Namazlarda cem'
Hocam Selamün aleyküm.Benim Meslegim otobüs söförlügü günün degisik saatlerinde is aldigim icin namaz vakitlerini kaciriyorum namazlarimi cem edebilirmiyim kimi abilerimiz cem sadace arafatta olur diyorlar sizce ne yapmaliyim?
Ve aleyküm selam kardeşim;
Kaçtan kaça çalıştığını belirtmemişsin. Şayet saatlerini yazsaydın, daha detaylı çareler sunmaya çalışırdım. Her neyse…
Kısaca ifade etmek gerekirse, söylenenler doğrudur. Hanefî mezhebine göre, sadece Arafat’ta cem’-i takdim, Müzdelifede de cem’-i tehir yapılabilir. Onun dışındaki hallerde caiz görmezler.
Bu noktada önemli olan husus; her mü’minin mensubu bulunduğu mezhebin içtihatlarına / görüşlerine uyması, ona göre amel etmesidir. Diğer mezheplerden faydalanma / onları taklit etme ise, ancak gerçek zaruret hallerinde olabilir. Ayrıca bu gibi uygulamalarda çoğunlukla avam / halk, yasak olan telfik-i mezahib (mezhepleri birleştirme, bir hususta farklı mezheplere ait müçtehitlerin görüşlerinden işine geldiği biçimde seçme yapılarak meydana getirilen birleştirme) tehlikesine düşüyor ki, bu caiz değildir. Bir takım nev-zuhur müçtehit taslakları içinse, zaten her yol mubah! Onların böyle bir endişesi zaten yok. O bakımdan çok dikkatli olmak ve müntesibi bulunduğumuz mezhebin çizgisini aşmamaya-taşmamaya gayret göstermek lazım.
***
Bu meseleyi de ele aldığımız genişçe bir makelemizde şu açıklamalara yer vermiş idik. Lütfen dikkatle okuyup ona göre davranınız.
“İKİ VAKTİN NAMAZI BİRLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Belli çevrelerin vakitleri birleştirmekten maksatları, öğle ile ikindi namazını öğle veya ikindi vaktinde; akşam ile yatsı namazını da akşam veya yatsı namazının vaktinde kılmaktır. Şayet namaz, önceki namazın vaktinde kılınırsa buna, “cem‘-i takdim”, sonraki namazın vaktinde kılınırsa buna da “cem‘-i te’hir” denir.
Yukarıda arzetmeye çalıştığımız âyet-i kerimeler, hadîs-i şerifler ve Peygamberimiz’in (s.a.v.) hayat boyu fiilî tatbikatı gereğince, “Her namazın kendi muayyen vakti içinde kılınması” Ehl-i Sünnet mezhepleri müctehidlerinin icmâı (söz birliği) ile kararlaşmış bir esastır. Fıkıhta temâyüz etmiş sahâbe-i kiramdan Abdullah bin Mes’ûd, Abdullah bin Ömer (r.anhüm), Tâbiinden Hasan-ı Basrî, İbn Sîrîn, İbrahim Nehaî, Ömer bin Abdülaziz (rahmetullâhi aleyhim), müctehid imamlardan İmam Sevrî, İmam Evzaî ve Hanefi mezhebine göre, “Her namazın kendi vakti içinde kılınması esası”nın sadece iki istisnası vardır. Onlar da;
1) Hacıların, arefe günü Arafat’ta, vakfeden önce öğle ile ikindi namazını, tek ezan ve iki ikametle öğle vaktinde birleştirerek (cem‘-i takdimle) kılmaları.
2) Yine hac yapanların Arafat’tan Müzdelife’ye geldikleri bayram gecesi, Müzdelife’de, akşam ile yatsı namazını, yatsı vaktinde birleştirerek (cem‘-i te’hirle) tek ezan ve ikametle kılmalarıdır (el-Fetâva’l-Hindiyye, 1, 228, 230; İbn-i Âbidîn, 2, 174, 176).
Arafat ve Müzdelife’deki bu birleştirme uygulaması mevzuunda, müçtehid imamlar arasında görüş birliği vardır. Çünkü, Vedâ Haccı sırasında Peygamber Efendimizin tatbikatı ve sözleri, namaz vakitlerini belirleyen âyet ve hadîsleri tahsis edecek kuvvettedir. Abdullah bin Mes’ud (r.anhüma) şöyle demiştir: “Ben Resûlüllâh’ın (s.a.v.), Müzdelife’de birleştirdiği iki namaz müstesna, hiçbir namazı (bilinen) vaktinin dışında kıldığını görmedim. Müzdelife’de akşam ile yatsı namazlarını birleştirdi. Bir de sabah namazını (bilinen) vaktinden önce kıldı.” (Buhâri, Sahîh, Hac, 99, 97; Müslim, Sahîh, Hac, 292; Ebû Dâvud, Sünen, Menâsik, 65; Neseî, Sünen, Mevâkıt, 49)
İşte, yeri ve zamanı belirli bu iki durumun dışında “cem‘-i takdim” veya “cem‘-i te’hir” yapmak Hanefî mezhebine göre kesinlikle caiz değildir. (İbn Âbidin, 1, 255-256) Çünkü yukarıda arzedilen hadîs-i şeriflerde görüldüğü üzere, Cebrâil (a.s.), Peygamberimize (s.a.v.) beş vakit namazın vakitlerini bizzat bildirerek, her namazı kendi vakitleri içinde kılması gerektiğini öğretmiştir. Bunlar içerisinde, bir vakit içinde iki namaz kılma uygulaması yoktur. Bundan öte, özürsüz olarak iki namazı aynı vakitte kılanlar hakkında tehditler de vârid olmuştur.
Abdullah b. Abbas (r.anhüma) anlatıyor:
“Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Kim, iki namazı özürsüz olarak cem ederse (aynı vakitte kılarsa), şüphesiz büyük günah kapılarından bir kapıya gelmiş olur.” (Tirmizî, Sünen, Salât, 138)
Ayrıca Hz. Ömer ve Hz. Ebû Mûsa’nın (r.a.), “Özürsüz olarak iki namazı cem etmek, büyük günahlardandır” (İbn Ebî Şeybe, el-Kitâbü’l-Musannef, 2, 212, No: 8252-8253) dedikleri rivâyet olunmuştur.
Hz. Hasan ve Muhammed de (r.anhüma) şöyle demişlerdir:
“Biz, Müzdelife’de akşam namazı ile yatsı namazının ve Arafat’ta da, öğle namazı ile ikindi namazının cem‘ edilişi müstesna, hazarda veya seferde namazın cem‘ edilişine dair bir sünnet (hadîs) bilmiyoruz.”
***
EHL-İ SÜNNET MEZHEPLERİNİN GÖRÜŞLERİ
Meseleyi hulâsa edecek olursak, bu mevzûda Ehl-i Sünnet imamlarının görüşleri şöyledir:
İmam Şâfiî (rh.); “Seferilik halinde, cemaatle kılındığı takdirde şiddetli yağmurlu havada, Hac’da Arafat ve Müzdelife’de...”
İmam Mâlik (r.a.); “Seferilik halinde, cemaatle kılındığı takdirde şiddetli yağmurlu havada, zifiri karanlıkla birlikte çok çamurlu durumlarda, bayılmak ve benzeri ağır hastalıklar hâlinde, Hac’da Arafat ve Müzdelife’de...”
İmâm Ahmed b. Hanbel (rh.); ‘Seferilik hâlinde, şiddetli yağmurlu-çamurlu veya karanlık havada, ağır hastalık, çocuk emzirmek, acziyet ve özür sahibi olmak (abdesti tutamamak) gibi durumlarda... öğle ile ikindinin, akşamla yatsının birleştirilerek kılınmasını caiz görmüşlerdir. Çünkü bütün bu hususlarla alâkalı sahih rivâyet vardır. (Abdurrahman el-Cezîri, Kitâbu’l-Fıkh ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, 1, 485-487, Vehbe Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmi ve Edilletühû, 2, 349-361)
İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe ve arkadaşları ile aynı görüşte olan diğer fukaha (rahımehümüllah) ise, -yukarıda anlatılan sebeplere binaen- böyle bir durumu kesinlikle câiz görmemişler, ileri sürülen delillere de şöyle cevap vermişlerdir:
“Bu husustaki rivâyetin ekseriyeti sahih de olsa hepsi ‘haber-i âhad’ durumundadır. (Hadîs ilminde, mütevâtır dışında kalan meşhur, aziz ve garib haberlerin hepsine birden “haber-i âhad” veya “haber-i vâhid” denir.) Halbuki namaz vakitleri tevâtür yolu (Yalan söylemek üzere birleşmelerini aklın kabul edemeyeceği kadar çok sayıda bir topluluğun görerek veya işiterek verdiği habere, hadîs ilminde “haber-i mütevâtır” tabir edilir. Bu şekilde nakledilişe de “tevâtür” denir.) ile tesbit edilmiştir. Tevâtür yolu ile sabit olan bir hüküm ise, âhad haberle terk edilmez.” [Yazının tamamı için lütfen bkz. http://www.halisece.com/fikih/13-namaz/363-namaz-vakitleri.html]
namaz, taklit, Arafat, Müzdelife, görüş, içtihat, cem’-i takdim, çalışma, otobüs söförlügü, cem', öğle ile ikindi, akşam ile yatsı, cem’-i tehir, nev-zuhur müçtehit taslakları, telfik-i mezahib, mezhepleri birleştirme,