Günahkar Müslümanların ahiretteki hali
müslüman olup günahkar olan bir kimse cehennemde günahının cezasını çekip ondan sonra alnında leke olduğu halde cennete girecektir.buna ayeti kerimeden delilimiz nedir?
İddia sizin, isbatı da size düşer. Ayetlerle mi isbat edersiniz, hadislerle mi, o da gene sizin bileceğiniz bir iş, bir seçim... Hâşâ bizim böyle bir sözümüz de iddiamız da yok, olamaz da…
Bu hususta bildiğimiz ve inandığımız şey; Cehennem’den çıkıp Cennet’e giren mü’minlerin üzerinde Cehennem izi/lekesi olmayacağına dairdir. Çünkü Cennet-i a’lâ üzüntü ve elem yeri değildir. Kesinlikle bu kimseler Cehennem’den çıktıkları bilinse dahi Cennet’e girdiklerinde bir elem hissetmezler. Bundan dolayı üzüntü duymayacaklardır. Hadislerde Cehennem’den çıkanların üzerinde Cehennem’den kalan yanık izi olmayacağı bidirilmiştir. Bunlardan birinin mevzumuzla ilgili kısmı şöyledir:
Suveyd ibnu Saîd, Hafs ibnu Meysere'den, o Zeyd ibnu Eslem'den, o Ata ibnu Yesar'dan, o da Ebu Saîd el-Hudrî'den (r.anhum) rivayet eder ki:
“…Allah Teala (meleklere):
- '…Gidin, kalbinde bir dinarın yarısı ağırlığında hayır bulduklarınızı çıkarın diye buyurur. Kalabalık bir topluluk daha çıkarırlar. Sonra:
- 'Ey Rabb'imiz, orada iyilik sahibi hiçbir kimse bırakmadık' derler. Ebu Saîd (r.a.) dedi ki; Eğer siz beni bu hadis hususunda tasdik etmiyor (doğrulamıyor)sanız, isterseniz şu ayeti okuyun: "Şüphe yok ki Allah, zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir". [Nisa suresi, 40] Allah azze ve celle bütün bunlardan sonra:
- 'Melekler şefaat etti, Peygamberler şefaat etti, Mü'minler şefaat etti, sadece rahmet edicilerin en merhametlisinin şefaati kaldı' diye buyurur. Bundan sonra Cehennemden bir avuç (kabza) alır, oradan hiç hayır nedir bilmeyen bir topluluk çıkarır. Bunlar kömürleşmiş bir haldedirler. Bunları Cennet’in girişlerinde bir nehire atar. O nehire ‘Hayat nehri’ denilmektedir. Selin getirdiği yığındaki tanenin çıkması gibi oradan çıkarlar. Görmez misiniz, taşın veya ağacın güneş yönüne gelen tarafı hafif sararmış ve yeşilimsi olarak görünür. Gölge tarafına gelen kısmı ise beyaz olur. Oradakiler:
- 'Ey Allah'ın Rasûlü, sen âdeta, sahrada çobanlık yapmış gibisin dediler. (Yani Fahr-i Kâinat Efendimiz, sahra ahalisi gibi her şeyi gayet güzel örneklendirerek ve sahradaki benzerleri ile açıklayarak anlatıyordu.) Rasûlullah (s.a.v.) sözüne şöyle devam etti:
- ‘İnci gibi çıkarlar. Boyunlarında mühürler vardır. Cennet ehli onları tanır. Bunlar Allah'ın âzadlılarıdır, işledikleri bir amel olmaksızın, önden gönderdikleri bir hayır bulunmaksızın Allah onları Cennet’e koymuştur. Sonra Cenab-ı Hak onlara:
- 'Cennet’e girin, gördükleriniz sizindir diye buyurur. Onlar:
- 'Ey Rabb'imiz, âlemlerden kimseye vermediklerini bize verdin' derler.
- 'Size Benim katımda bundan daha üstünü vardır' denilir. Onlar:
-'Ey Rabb'imiz, bundan daha üstün ne olabilir' derler. Allah Teala:
- 'Rızam, artık bundan sonra Ben ebediyen size gadap etmem/kızmam' diye buyurur"
Bir rivayette "Hiçbir amel işlemeksizin, hiçbir hayır göndermeksizin Allah bunları Cennet’ine koydu. Onlara: 'Bu gördükleriniz ve bir o kadarı sizindir' denilir" diye ilave vardır. [Müslim, Sahih, İman, 302]
***
Hadiste Cehennem’den çıkanların, ‘Hayat’ nehrinde yıkandıktan sonra inci gibi parlayarak çıkacakları da ifade edilmektedir. Bunların üzerinde Cehennem izi yoktur.
Üzerlerinde bir hatem/mühür bulunacağı ifadesi olan rivayet ise şöyledir: "Boyunlarında mühürler vardır". et-Tahrîr ve’t-Tenvîr müellifi Muhammed et-Tahir ibnu Aşur (rh.) diyor ki: Burada mühürler ile kastedilenler, onların tanınması için boyunlarına asılan şeylerdir. Sadelikleri, temizlikleri, yüzlerindeki sevinç ve güzellik dolayısıyla da "inci gibi" olarak vasfedilmişlerdir. Çünkü artık üzerlerinde ateş ve yanık izi kalmayacaktır. En doğru olanı Allah bilir.
"Bunlar Allah'ın âzadlılarıdırlar". Yani bir kimsenin şefaati ile olmaksızın, Allah Teala'nın kendi fazlı ve ihsanı ile çıkarılan bu kimselere Cennettekiler "Bunlar Allah'ın âzadlılarıdır" derler.
"İşledikleri bir amel, önden gönderdikleri bir hayır olmaksızın Allah onları Cennet’e koymuştur". Yani Allah Teala, onları sadece imanları dolayısıyla, iman dışında hiçbir güzel amelleri bulunmamasına rağmen Cennet’e koymuştur.
"Şu gördüklerinizin hepsi sizindir". Yani gördüklerinizin mülkiyeti ve ondan istifade hakkı size aittir. Onlar sadece kendilerine ayrılan nimetleri göreceklerdir.
"Ey Rabb'imiz âlemlerden kimseye vermediklerini bize verdin". Yani Cehennemliklere vermediğini bize verdin. Ama kendilerinden önce Cennete girmiş olan Cennetlikler, elbette onlardan daha çok nimete sahip olurlar. Onlar bu sözü zan üzere de söylemiş olurlar. Çünkü o anda kendilerine verilen şey gözlerine çok büyük görünür.
"Size benim katımda bundan daha üstünü vardır" sözünü duyunca, kendilerine verilenin üstünde, hissedilir bir nimet nasıl olur diye hayret ederler. Allah Teala da, kendilerinden razı olduğunu ve bir daha ebediyen onlara gadab etmeyeceğini bildirir. Elbette ki Allah Teala'nın rızası nimetlerin en büyüğüdür. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de: " Allah'ın rızası her şeyden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur” [Tevbe suresi, 72] diye buyruluyor. [Nevevî'nin Sahih-i Müslim Şerhi]
İmam Müslim, Kastalanî'nin Hamişine (rahımehumallah) göre c. 2, s. l28'de, "Şefaatin İsbatı ve Tevhid Ehlinin Cehennem’den Çıkarılması" başlıklı bâbda şöyle demektedir:
Harun ibnu Saîd el-Eyll, Abdullah ibnu Vehb'den, o Malik ibnu Enes'den, o Amr ibnu Yahya ibni İmare'den, o babasından o da Ebu Saîd el-Hudrî'den (r.anhum) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Allah Teala Cennet ehlini Cennet’e koyar, dilediğini de kendi rahmeti ile koyar. Cehennem ehlini de Cehennem’e sokar. Sonra: ‘Kalbinde bir hardal tanesi ağırlığında iman bulduğunuzu (Cehennem’den) çıkarın’ diye buyurur. Bunlar kömürleşmiş, kavrulmuş bir vaziyette çıkarılırlar. Hayat ırmağına atılırlar. Selin kenarındaki tanenin bitmesi gibi orada biterler (hayat bulurlar). Onu görmediniz mi nasıl sarı, kıvrak bir şekilde çıkar". [Müslim, Sahih, İman, 304]
cehennem, Melekler, günahkâr, kalb, tasdik, Cennet, sel, Müslüman, rıza, ahiret, hayır, iddia, üstün, peygamberler, hâl, şefâat, ağac, isbat, Hayat nehri, Hâşâ, yanık izi olmayacağı, zerre, kat kat dinar, âzadlı, sahra, inci,