Şari ıstihfaf
Selemün aleyküm hocam nasılsınız.sünnetleri istihfaf ile terketmekte şari istihfaf yani küfür olan istihfaf nasıl olur. Günah olan istihfaf nasıl olur.örnekler verirseniz sevinirim. Mazeretsiz 3 cumayı terkeden kafir olurmu?tevbesi nasıl olur?porno filim seyretmekte hürmeti musahara meydana gelirmi?yani zevcesi kendisine ebediyyen haram olurmu?hürmeti musaharanın tevbesi nasıl olur? Nikaha zarar veren bir hal olsa dahi hanıma yaklaşırken besmele çekmek imana zarar verirmi? Sizin isminizi öğrenmek istiyorum.molla cami sitesi hangi şehirde?teşekkürler allah razı olsun.
Ve aleyküm selam kardeşim;
Teşekkür ederim. Hamdolsun, iyilik-güzellik… Fakat iş olsun tarzında, sırf soru sormuş olmak için yazdığınız lüzumsuz, anlamsız sorulara son verirseniz, çok daha iyi olacağız inş…
Mesela bu cümleden olarak mesajınızın başlığı olan “Şari ıstihfaf” ne demek? Bununla kastınız nedir? Onun bir açıklamasını yaparsanız iyi olur.
Bununla birlikte, yamalı bohça kabilinden yolladığınız soru ve sorunlar yumağınızı anladığımız kadarıyla çözmeye çalışalım. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi, yeni soru diye dile getirmeye çalıştığınız hususların, hemen pek çoğu önceden bi-şekilde sorulmuş ve cevaplanmış meseleler... Binaenaleyh âcizane kanaatim; temelde aynı olan bu meseleleri tekrar-tekrar sorup cevap beklemek yerine, verilen cevapları dikkatlice ve üzerinde düşünerek okumak, ölçüyü unutmamak yeterli.
Her neyse…
Aynı durum her seferinde tekerrür ettiğine göre, sanırım bu noktayı size anlatabilmek de bizim için imkânsız gibi bir şey. Oysa unutmamak gerekir ki; anlamamak, anlamazdan gelmek ya da anlayış yetersizliği; adına ne derseniz deyin, bütün bunlar zamanın, insanların, kelime ve kavramların israfına yol açar, dolayısiyle vebâlden uzak oldukları düşünülemez. Ama bu hakikatin de bilimi, sanatı, estetiği, okulu, medyası, analizleri, gündemi-aktüalitesi yok tabii... Halbuki zamanın, kavramların ve insanların israfı yanında maddenin israfı aslında hiçbir şey değildir. Bu sebeple hem kendimizi, hem birbirimizi, hem diğer muhataplarımızı anlamaya çalışmak, bir takım acaiplikler uğruna kimsenin vaktini çalmamaya özen göstermek zorundayız.
“Meseleleri kafamıza göre kurcalayalım, aklımıza geleni soralım, nasılsa bir cevap bulunup veriliyor… Havuzu dalgalandıralım, nasılsa bir durultan bulunuyor” mantığıyla bir tek ciddî mesele bile layıkiyle hallolmaz, sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşmaz. Pansuman tedavisi gibi kalır gösterilen çabalar, verilen emekler... Bu itibarla, “soru sormak” için de, hatırlatmaya çalıştığımız belli ölçülerin esas alınması lazım, akıl-fikir muvazenesi lazım, şuur-idrâk lazım, sorumluluk ve hakkaniyet duygusu lazım. Aksi takdirde yapılanlar, fuzuli yorgunluktan başka bir işe yaramaz!
Dar ve çıplak akıl, aklın da mantığın da ilmin de aleyhinedir. Evet, yerine göre her şey konuşulur-yazılır, sorulur-cevaplanır. Ama ölçüsüz konuşmanın-yazmanın, sormanın yeri de gereği de faydası da yoktur. Aykırılıkta, kriterleri ihlâlde, gereksiz detaylarda bir şey arayanların nasıl bir cendereye kendilerini mahkûm ettiklerini anlatmak bile neredeyse imkânsızdır.
Hasılı; nefsimiz sürekli zalim, ruhumuz daima mazlumdur. Kalbimizin nurunu örten nefsaniyet tortuları, en umulmadık yerde-meselede bile aklımızı yolumuza engel kılabilir. Kendimizi çözmeyi bilmiyor / beceremiyorsak, meselelerimizi çözmeye imkân da ihtimâl de yoktur. Başkalarından yardım alsak bile...
Onun içindir ki; her şeyden önce, İslâm’ın temel itikadî-amelî-ahlakî kıstaslarını okumamız-öğrenmemiz, hazmetmemiz lazım. Bu sacayağını iyi bilmeyen, hayatında uygulama gayretinde olmayan; İslâm’ı da insanı da kendini de sağlıklı bir şekilde bilemez, teferruatta / detaylarda boğulmaya mahkûm olur.
İşte, ilmî-fikrî-edebî-kültürel hayatımızdaki söz konusu umumi kısırlığın sebebi de maalesef budur.
Sözüm özele olmakla birlikte geneledir.
Bilmem anlatabildim mi?
***
C e v a p l a r
1- Dince kutsal addedilen şeylerin istihfafı küfrü mûcip olan söz ve hallerdendir. O bakımdan, sadece Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) sünnetlerinden bir sünneti hafife almak değil, peygamberlerden herhangi birinin (aleyhimüsselam) sünnetinden bir sünneti istihfaf dahi kişiyi küfre götürür. Zira asıl itibariyle o istihfaf, sünnet sahibi peygamberin kendisine yapılan istihfaf gibidir. Meselâ, bir kimse birisine, ‘Bıyıklarını kısalt, niçin böyle uzatıyorsun, bıyıkları kısaltmak sünnettir dese… O da cevaben: ‘Sünnet olsa da kesmem / kısaltmam’ diye karşılık verse, bu da istihfafa girer, imana zarar verir. Diğer sünnetler de böyledir.
Kanaatimce mesajının başındaki “şari istihfaf”tan kastın, herhangi bir şer’î hükmü istihfaftır. Benim anlamaya çalışıp da kavrayabildiğim mefhum bu. Bunun ise sorulması bile zaittir, gereksizdir. Elbette bu söz ve tavır içindeki kişi küfre girer. Mesela namaz kılmayan bir kimseye, ‘namaz kıl’ denildiğinde, öfke veya istihfafla ‘kılmam’ dese, hiç kuşkusuz kâfir olur. Kısacası şeriat hükümlerinden birini istihfaf, insanı küfre götürür. Binaenaleyh, sünnetleri de istihfaf ve hakir görüp kıymetsiz addetmek suretiyle terk etmenin dahi küfrü mûcip olacağında şüphe yoktur. Bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-155.html
***
2- “Mazeretsiz 3 cumayı terkeden kafir olurmu?tevbesi nasıl olur?”
Cuma namazının farziyetini inkâr etmediği halde üç defa da terk eden bir insan kâfir olmaz, günahkârdır. Nedâmet duyup tevbe ve istiğfar etmesi gerekir. Bunun özel bir tevbesi filan olmaz. Fakat farz oluşunu inkâr ediyorsa, elbette ki imanı gider, kâfir olur.
Halk arasında söylenegelen "Üç cumayı üstüste mazeretsiz olarak terk eden kâfir olur" sözü doğru değildir veya bu söz, “farz oluşunu inkâr veya istihfaf ederek terk eden” anlamınadır. Bazı hadis-i şeriflerde, "Cuma namazını mazeretsiz olarak terk edenin kalbinin mühürleneceği"ne… [Bkz. Ebû Dâvûd, Sünen, Salât 204; Tirmizî, Sünen, Cuma 7; Neseî, Sünen, Cuma 2; İbn Mâce, Sünen, İkâme 93; Mâlik, Muvatta, Cuma 20; Ahmed, Müsned, 3, 332] Bazı rivayetlerde de, “iki yakasının bir araya gelmeyeceği”ne dair beyanlar / tehditler / ikazlar vardır. Ama kâfir olacağına dair bir hüküm yoktur. Ayrıca bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1090.html
Evet, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) cuma namazını terkeden kimse hakkında, "Kim cumayı üç defa terkederse, Allah onun kalbini mühürler” buyurmuş… Ve görüldüğü üzere bunu üç adediyle kayıtlamıştır. Başka bir hadislerinde de, "Kim cumanın hakkını hafife alarak/istihfaf ederek ya da önemsemeyerek terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” buyurmuşlar… [Bkz. Neseî, Sünen, Cuma 2; İbn Mâce, Sünen, İkâme 93; Mâlik, Muvatta, Cuma 20]
Böylece dînî mükellefiyetleri önemsememenin ne kadar büyük bir cürüm olduğunu açıklanmışlardır. Bu hadis-i şerif, terkin tekrarı durumunda ortaya çıkacak günahın, bir defa işlenmesi durumunda söz konusu olandan çok daha büyük olduğuna delâlet etmiş olmaktadır. Yoksa o kişi kâfir olur demek değildir.
***
3- “porno filim seyretmekte hürmeti musahara meydana gelirmi?yani zevcesi kendisine ebediyyen haram olurmu?hürmeti musaharanın tevbesi nasıl olur?”
İslâm Hukukunda "Hürmet-i musâhara" yani "hısımlıktan doğan haramlık" tabiriyle anlatılan meselenin, Hanefi mezhebine göre kısaca açıklaması şöyledir:
- Birbirleriyle cinsî münasebette bulunan...
- Tenleri çıplak olarak ya da vücut sıcaklığını geçirecek kadar ince bir örtüyle birbirine değip şehvet duyan…
- Veya kadın erkeğin uzvuna, erkek de kadının uzvunun içine (iç fercine) bakıp yine şehvet duyan…
Böyle bir kadınla bir erkek arasında, sanki birbiriyle karı-koca imişler gibi "hürmet-i musâhara / hısımlıktan doğan haramlık" oluşur.
Buna göre karı-koca oldukları takdirde hangi yakınlarının nikâhı kendilerine haramsa, onlar bu davranışla da haram hale gelir. Bu haram olanlardan birisi şayet nikâhlısı ise, derhal boş olur. Meselâ, yanlışlıkla da olsa, bir baba, kızını, teni tenine değecek şekilde şehvetle tutsa, aralarında "hürmet-i musâhara" oluşur ve kızı, faraza kendi karısı olsaydı, onun annesini nikâhlaması haram olacağı için, bu hareketiyle kızın annesi, yani kendi karısı kendisinden derhal ve ebediyyen boş olur.
Yine aynı sebeple, meselâ kayınpeder gelinine dokunduğunda şehvet duysa, nasıl gelini kendi karısı farzedildiğinde, oğlu onunla evlenemez ise, bu olayla da gelini oğlundan kesinkes boş olur.
Ancak bu sonucu doğuran şey, çıplak olarak dokunulduğunda ya da söylediğimiz gibi uzuvlara bakıldığında şehvet duymuş olmaktır. Şehvet duymak ise, aklından kötü bir şey geçmiş olmak demek değil, erkek için, uzvunun dirilmesi, diri ise diriliğinin artması, kadın ya da ihtiyar erkek için ise kalbinin heyecanla çarpmasıdır. Bunlar olmadan söz konusu haramlık meydana gelmiş olmaz.
Dilerseniz günlük hayatımızı göz önünde tutarak meseleyi biraz daha açalım.
"Avret" meselesinde fıkıhta, "Bakılması helâl olan yerin tutulması da helâldir" diye bir kâide vardır. Ancak bundan yabancı kadınlar istisna edilir, onların bakılması helâl olan el-yüz gibi yerlerine dokunmak helâl olmaz. Buna göre mesela; damat-kayınvalide ve gelin-kayınpeder birbirlerinin eline, koluna, saçına bakabileceklerine göre, birbirlerinin buralarına dokunmaları, dolayısıyla ellerini öpmeleri ve tokalaşmaları da helâldir.
Lâkin çok az ihtimalle de olsa, sözünü ettiğimiz sonuca (hürmet-i müsâhara’ya) sebep olunabileceği ve bu yolla aileler yıkılabileceği için, damadın kayınvalidesinin, gelinin de kayın pederinin elini öpmesi; en azından Hanefî mezhebinde hoş olmayan bir davranış ve doğru bulunmayan bir edep tarzı olarak görülmüştür. Takvaya, ihtiyata yakın olan görüş de budur. Bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1223.html
Ayrıca bilinmesi gerekir;
Söz konusu haramlığın oluşması için ergin olmak şartı da yoktur. Şehvet duyulabilecek yaşta olmak (çocuğun müştehât devresinde olması) yeterlidir. Şâfiîlerde ise "Hürmet-i musâhara" bu sebeplerle oluşmaz; sadece helâl olan ilişkilerle oluşur. Yani Şâfîilere göre bir erkek bir kadına dokunma değil, onunla zina da etse; onunla arasında "hısımlık haramlığı" oluşmaz. Çünkü helâl, haram yollarla ortadan kalkmaz.
Peki, var mı bunların içerisinde resme veya videoya bakmak diye bir madde?
Yok!
Öyle değil mi?
Dolayısiyle ne alakası olabilir ki hürmet-i müsahara ile videonun? Gene gereksiz sorulardan birisi….
Bunun tevbesi de diğer bütün günahlar gibi samimi bir nedâmet/pişmanlık, tam bir tevbe ve istiğfardır. Vaziyetin vahametine göre dozajı arttırıp, tevbe-i nasûh ve tesbih namazı kılmaktır da diyebiliriz.
***
4- “Nikâha zarar veren bir hâl olsa dahi hanıma yaklaşırken besmele çekmek imana zarar verirmi?”
Bunun nesini sorup da vaktimizi alıyorsun ki?
Nikâhın zarar görmüş, bunu biliyorsun; dolayısiyle hanımına yaklaşman nedir?
Zina!
Peki zina nedir?
Haram-liaynihî.
Haram li-aynihîyi işlerken Besmele çeken ne olur?
- el-Cevap: Kâfir olur!
Velhasıl; zina ederken veya ittifakla haram olan bir şeyi yaparken Besmele çekmek küfürdür. [İbrahim b.Muhammed el-Halebî, Mecmeu’l-Enhur fî Şerhi Mülteka’l-Ebhur (Dâmad), 1, 701]
Artık bu tür temelde birbirinin aynı şeyleri tekrar-tekrar sormayı bırakmanızı özellikle rica ediyorum!
***
5- “Sizin isminizi öğrenmek istiyorum.”
İsmim Halis, soyadım ECE. Kişisel site adresim: http://www.halisece.com/
***
6- “molla cami sitesi hangi şehirde?”
- İnternet sitesinde (şehrinde)dir. Sanal âlemin muşahhas ve muayyen şehri mi olur Allah aşkına!
Şahsıma ait değildir. Sorulara cevapların dışında herhangi ilişiğim yoktur.
Besmele, istiğfar, zina, tevbe, küfür, seyretmek, sünnetleri istihfaf, Mazeretsiz 3 cumayı terkeden, nedâmet, porno, hürmeti musahara, Haram-liaynihî,