"Bal tefsiri"
bal devsiri asli varmi kaynagi varmi?
“Bal devsiri”nden kastınız, herhalde meşhur “Bal tefsiri” olacak… Yazdığınız bu kısacık metinleri göndermezden evvel keşke bir kontrol etme alışkanlığını elde edebilseniz… Bu dikkat aslında, hayatımız boyunca da lazım hepimize…
Her neyse…
Dilerseniz önce, yazılı metinlerde “Bal tefsiri” diye geçen rivayetin, ilavelerden arınmış aslını görelim. Şöyle:
“Bir gün Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Ashâb-ı güzîn (r.anhum) ile oturuyordu... Kudretten ortaya bir ak-pâk tas geldi… İçi bal ile doluydu. Üstünde de bir ak kıl vardı. Hayret ettiler! Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
- ‘Gelin, her birimiz bu üçüne bir temsîl getirmeyince el sürmeyelim’.
Hz. Ebû Bekir (r.a.) dedi ki: ‘Rasûlullah (s.a.v.) bu tastan nurludur. Rasûlullah ile konuşmak bu baldan tatlıdır. Rasûlullah’ın sünnetini yerine getirmek bu kıldan incedir’.
Hz. Ömer (r.a.) dedi ki: ‘İman bu tastan nurludur. İman getirmek bu baldan tatlıdır. İman ile gitmek bu kıldan incedir’.
Hz. Osman (r.a.) dedi ki: ‘Kur’an-ı Kerim bu tastan nurludur. Kur’an-ı Kerim okumak bu baldan tatlıdır. Kur’an-ı Kerim’in buyurduğunu tutmak bu kıldan incedir’.
Hz. Ali (r.a.) dedi ki: ‘Misafirin yüzü bu tastan nûrludur. Misafir ile yemek yemek bu baldan tatlıdır. Misafirin hatırını yerine getirmek bu kıldan incedir’.
Hz. Âişe (r.anha) dedi ki: ‘Zevcin yüzü bu tastan nûrludur. Helâli (hanımı) ile söyleşmek bu baldan tatlıdır. Helâlin hizmetini yerine getirmek bu kıldan incedir’.
Fâtımatü’z-Zehrâ (r.anha) dedi ki: ‘Kız çocuğunun yüzü bu tastan nûrludur. Annesini-babasını sever olması bu baldan tatlıdır. Kız çocuğunun ayıpsız evlenmesi bu kıldan incedir’.
Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: ‘Ümmetimin yüzü bu tastan nurludur. Ümmetim için şefâat bu baldan tatlıdır. Şefâatin kabul olması bu kıldan incedir”.
Velhasıl, ortalıkta “Bal tefsiri” diye dolaşan farklı metinlerin aslı bu kadardır. Toplum içinde dağıtılan bal tefsirlerindeki bundan başka yazılanlar ise ilavedir, uydurmadır.
***
Sadedinde olduğumuz metnin değerlendirmesine gelince…
Bu gibi hikâyeleri hemen kabul etmek veya reddetmenin bizi bir takım yanlışlara götüreceği muhakkaktır. Bunların aslı olacağı/olabileceği gibi, uydurma olaylar da olabilir. Çünkü, uzun yıllar içersinde İslâmiyet’e bir takım uydurma hadisler, yalan-yanlış fikirler/düşünceler, kısaca bizim "hurâfeler" dediğimiz sözler-âdetler sokulmuştur. Ehl-i Sünnet âlimlerimiz bunlarla da mücadele etmişlerdir. Bunların bazıları İslâm’ın temelleri ile dahi zıt olabilmektedir. İslâm büyükleri söz konusu uydurmaların bazılarına "İsrâiliyyet" demişler; yani bunlardan bir kısmının, Yahudilerin İslâm'ın temellerini yıkmak için, ortaya atmış oldukları fikirler cümlesinden olduğunu ifade etmişlerdir.
"Bal tefsiri" adı altında nakledilen bu rivayet de, İslâm'ın temel kaynaklarında yer almamaktadır. O bakımdan, aslında bu ve benzeri hadiselerin yayılmasını önlemek ve duyduğunu bir başkası ile paylaşmamak gerekir. “Şeyh Ahmed Vasiyetnamesi”, “Uğru Abbas Duası” gibi…
Böyle şeylerle karşılaştığımızda bahis mevzuu olan husus dini bir mesele deği, fakat toplumun fazla önem vermesine sebep olacaksa üzerinde durmamak, yapmamak ve onun yaygınlaşmasına vesile olmamak gerekir. Dini alakadar eden bir mesele ise, tabii ki aslını araştırıp doğruyu ortaya çıkartabilmek adına mesai sarf edip gayret göstermek iktiza eder.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
- “Bal tefsiri” namıyla toplumda dolaşan metnin aslını temel kaynaklarda tesbit edemememize rağmen,
- “Okuyan kimsenin herhangi bir kaybı olur mu”? sorusuna verebileceğimiz cevap da,
- “Elbetteki olmaz” demek olur.
Öyle ise bu hususta yapmamız greken iş, takınmamız icap eden tavır, en azından nötr kalıp yayılıp yaygınlaşmasına sebep olmamaktır.
Yemek, hizmet, misafir, bal devsiri, bal tefsiri, ak-pâk tas, ak kıl, temsîl, nurludur, tatlıdır, kıldan incedir, hatır, söyleşmek, kız çocuğu, şifâat,