Sorular | Soru sor

Şeriat ve Yemek İçmek [Hocam üye olup tekrar sordum]

Selamün aleyküm hocam. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1303.html adlı sitenizde tavuk kesiminden tavuk yemeğe kadar çok tatmin edici cevaplar verilmiş. Ben işin kesim tarafından ziyade yeme içme olan tarafına aid soru soracağım. Hocam sitenizde günümüz tavuklarının sağlıklı ve bi o kadar da zararlı olduğuna dikkat çeken, sağlık personeli arkadaşlarımızdan demeçler verilmiş ki hepsi doğru bilgiler. Ayrıca günümüz şartlarında üretilen/yetiştirilen/beslenen tavukların (antibiyotikler vs ile) zararları hakkında internet sitelerinde bi ton bilimsel araştırma var. Sorum şu hocam, tavuğun zararları hakkında bu kadar çok araştırma varken, insanların -sadece tavuk değil konu- yediği şeylerin veya tavuğun zararlılığı hakkında şeriatın tutumu ne oluyor? Yani bir insan vucuduna zararlı bir şey yiyebilir mi, içebilir mi? Veyahut sual-i diğer ile insan yediği bir yiyeceğin muhteviyatındakiler biliniyorsa bunların, insan vucuduna olan zararını araştırıp, eğer bir zararı yoksa onu tüketmeli mi? Bu soru benim için çok önemli hocam. Cevaplarınızı bekliyorum. Sorumu bir örnek ile kapatmak istiyorum. Mesela bakkala gittik. Bir çikolata canımız çekti ve içindekilerin ne olduğunu merak ettik ve msg adlı bir madde çıktı. Tıpdaki adı mono sodyum glutamat. Bu madde birçok ülkede yasaklandı. Çünkü yapılan araştırmalarda beyin hasarlarına yol açtığını -özellikle alzaheimer=alzaymır ve beyin sinirlerine zarar verdiğie binaen- öğrendik veçikolatayı almadık. Hocam böyle mi davranmamız gerekiyor. Zira Peygamber Efendimiz\'(s.a.v.)in ahir zaman ümmeti hakkında,\"Onlar yemede içmede haddi aşacaklar\" ını bildiriyor. Bu zümreden olmak istemiyorum. Acep doğru mu yapıyorum. Selametle. Vesselam.


Ve aleyküm selam.

Doğru olanı yapıyorsunuz. Yediğimiz içtiğimiz şeylere dikkat etmek lazım. Müslümanın uyanık, şuurlu, idrâkli, dikkatli, hassas, firâset sahibi ve ölçülü olması gerekir. Onun midesi çöplük değildir. Gıda maddelerini, içlerinde zararlı-haram ve meşkük unsurlar bulunduğunu bile bile yemek-içmek caiz olmaz. Bunlardan kaçınılması icap eder.

Bilindiği üzere ibadetler, rûhu besleyen mânevî gıdaların yanısıra, bir de vücûdun maddî gıdalardan aldığı güç ve kuvvetle îfa edilebilmektedir. Bünyeye helâl gıdadan nûr ve feyz aksederken, zıddı olan haram ve şüpheli gıdalardan da kasvet, sıklet ve gaflet sirâyet eder.

Helâl gıda ile salih ameller arasında sıkı bir irtibat söz konusudur. Duânın kabulünde de helâl gıdanın ehemmiyeti büyüktür.

***

Kur’an-ı Kerim’de haber verildiğine göre, önceki ümmetler içinde yaşayan Ashab-ı Kehf, asırlar süren uyklarından uyandıklarında;

“…Şimdi içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise ondan erzak getirsin!” (Kehf suresi, 19) diyerek helâl gıda hususundaki hassasiyete güzel bir örnek olmuşlardır.

İnsan, hem kendisi hem de bakmakla yükümlü olduğu kişiler için helal yollardan kazanç elde etmek zorunda olduğu gibi, yemek-içmek için aldığı gıdaların da temiz ve zararlı olmadıklarına dikkat etmek mecburiyetindedir.

Bir gün Rasûlullah (s.a.v.); “Kim temiz, helâl (tayyib/güzel ve faydalı) rızık yer, sünnete uygun amelde bulunur ve insanlar onun şerrinden emin olurlarsa, o kişi Cennet’e girer” buyurmuştu. Bir kişi, ‘Yâ Rasûlallah! Bu nevi insanlar günümüzde ümmetin arasında çok sayıda mevcut’ dedi. Rasûlullah (s.a.v.), “Benden sonraki asırlarda da bulunacak” buyurdu. [Tirmizi, Sünen, Kıyamet, 60]

***

Haramla-mekruh ve şüphelilerle / zararlılarla beslenen vücut, cehennem odunu olmaya layıktır. Dolayısıyla Müslümanlar, ‘öncelikle ağızlarından girene, ardından da ağızlarından çıkana’ dikkat etmelidirler.

Hz. Mevlâna ne güzel söylemiş: “İnsanın nûrunu ve kemâlâtını/olgunluğunu artıran lokma, sadece helal kazanç ile elde edilmiş olandır. Helal lokmadan ilim ve hikmet doğar, aşk ve rikkat, yani kalp inceliği hâsıl olur. Eğer sen bir lokmadan haset, düzenbazlık, cehalet ve gaflet meydana geldiğini görürsen onun haram olduğunu bil! Sen hiç buğday ekip de arpa çıktığını gördün mü? Hiç atın merkep yavrusu doğurduğunu gördün mü?”

***

Ağzımıza atıp midemize indirdiğimiz lokma, bir tohum gibidir, mahsulü de senin içindeki düşüncelerdir. Ağza konulan temiz, helal ve faydalı/zararsız gıdalardan kulluk-ibadet, Allah yolunda hizmet arzusu, öbür âleme gitme/Rabb’e kavuşma arzusu-şevki doğar.

Abdülkadir Geylanî (k.s.) hazretleri buyururlar ki: “Ey oğul! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise ihya eder. Lokma vardır seni dünya ile, lokma vardır seni ahiretle meşgul eder. Yine lokma vardır, seni dünya ve ahiretin Yaratanı’na (c.c.) rağbet ettirir.”

Yahya bin Muaz hazretleri de, “İtaat Allah’ın hazinesidir. Onun anahtarı duadır. O anahtarın dişleri de helâl lokmadır” buyururlar.

***

Hasılı, helâl lokma denildiğinde sadece kazancımızın helâl yollardan teminini değil, bunun yanında satın alacaklarımızın da helâl, temiz ve faydalı maddelerden imal edilip edilmediğine de dikkat etmemiz gerektiğini anlamalıyız.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Helal kazanç peşinde koşmak, farz üstüne farzdır. (Yani, İnsanın boynunun borcudur.)” [Taberâni, Mu’cemü’l-Kebîr, 10, 74] Bu böyle olduğu gibi, yeme-içme, giyip kuşanma ile alakalı ihtiyaçlarımız için alacaklarımızın da helâl ve temiz olması, zararlılardan olmaması iktiza eder.

Denilmiştir ki: Helâl, salihlerin makamlarından biridir. Onu elde etmek için çaba sarf etmek cihad, onu ikram etmek hayır, onu kazanmak için yardımlaşmak takva ve onu yemek ibadet sayılmıştır. Helâle alışan Müslüman, takva sahibi bir mü’min olarak görülür. [Ebu Talib el-Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, 4, 426-433]

Mevlâna hazretleri de Mesnevi’sinde şöyle anlatır: “Bir gün öküzün biri, zamanın medeniyet merkezi olan Bağdat’a geldi ve şehri baştanbaşa dolaştı. Fakat onun, o muhteşem güzellikler, lezzetler ve sanat harikaları arasında sadece ve sadece yol kenarındaki kavun ve karpuz kabukları dikkatini çekti. Zaten öküzle merkebin seyrine layık olan şey; ya yola dökülüp saçılan samandır, ya da yolların kenarında biten çayır çimendir.”

Ölçüsüz insanlar da, bunca helâl-temiz ve faydalı gıdalar dururken, gidip haram, mekruh-çirkin ve zararlı şeylere talip olurlar…

Oysa insan, bu dünyaya sadece yiyip içmek ve eğlenceyle meşgul olmak için gelmemiştir. Bu durumda bütün düşüncesi dünya, yeme-içme-eğlenme, vakit öldürme olanların, haramı helâli ayırmayanların halinin, Hz. Mevlana’nın verdiği örnekten ne farkı vardır. Öyle değil mi?

haram, helâl, Temiz, Ashâb-ı Kehf, irtibat, şeriat, yemek içmek, tavuk kesimi, gıda maddeleri, zararlı, meşkük, salih ameller,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com