Haram
1-memurluğa atanan birinin adaylık sürecinde yapılan hazırlayıcı eğitim veya temel eğitim sınavlarında kopya çekerse ve asaleti onaylanırsa bundan sonra kazandığı para helal midir yoksa haram mıdır?
2-haram yiyen birisi diğer günahlarına tövbe etse tövbesi kabul olur mu.
mesela haram yese namaz kılmadığı için namazlarına tövbe etse veya şirke düşmüş olsa şirke girdiği için tövbe etse kabul olur mu haram yediğinden dolayı.
cevaplarınız için teşekkürler.
1) İslâm’da sahtekârlık, her yerde her zaman yasaktır; binaenaleyh, bununla elde edilen kazanç da haramdır.
2) Kılmadığı namazın tevbesi, o namazın kılınması yani kazasının yapılıp ayrıca şartlarına uyularak edilen tevbe ve istiğfarla mümkün olur. Bu esnada (harama devam ettiği zaman zarfında) kıldığı namaz ise, zâhiri âdap ve erkânına riayet ettiğinde sahih yani geçerlidir, borçtan kurtulmuş olur. Ancak haram yemeği sürdürdüğü için de, kıldığı namazların bir sevabını-ecirini-mükafatını göremez. “Haramdan bir lokma yiyenin kırk gün namazı ve sabah duası kabul olmaz. Haramın bitirdiği et, cehenneme layıktır” hadisi buna işaret etmektedir. Şirke düşen de, imanını tazeleyip gene şartlarına uygun şekilde tevbe ederse tevbesi kabul olur. Ama haram yemeyi sürdürdüğü müddetçe, âsi/günahkâr bir mü’mindir. İmanını koruması da zorlaşır. Her an tehlikededir.
Tevbe’nin tamam ve kabul olması için şartlar şunlardır:
1 - Yaptıklarına pişman olmak
2- O anda derhal günahları terketmek
3- İleride asla günaha dönmemeye niyet etmek
4- Kullardan zulmettiklerine hakkını vermek
5- Hasımlara haklarını eliyle vermekle onları memnun etmek ve
6- Diliyle onlardan özür dilemekle tevbe tamam olur. [Bursevî, İsmail Hakkı, Tefsîru Rûhu’l-Beyan, cilt 1, Bakara suresi, 37’nci ayet tefsiri]
Hz. Ali (r.a.) de, bir bedevînin çabuk-çabuk ‘Estağfirullah ve etûbu ileyk (Allah’ım! Beni bağışlamanı dilerim ve sana tevbe ederim’ dediğini duyunca, ‘Be adam! Çabuk çabuk tevbe etmek yalancıların tevbesidir.’ Gerçek bir tevbede altı şartın bulunması gerekir:
1) Günaha pişmanlık,
2) Farzları kaza etmek,
3) Yediği hakları (hırsızlıktan elde ettiklerini) iade etmek,
4) Haklarını yedikleriyle helâlleşmek,
5) Bir daha dönmemeye karar vermek,
6) Nefsi, günahlarla büyüttüğü gibi Allah'a itâatta eritmek…Ona masiyetlerin (günahların) hazzıını tattırdığı gibi ibadet ve tâatların zevkini de tattırmaktır.
Hz. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Hiç şüphe yok ki Allah Tayyip’tir (kusursuz/tertemizdir), tayyibten/temiz olandan başkasını kabul etmez. Allah (c.c.) peygamberlere (aleyhimüsselêm) emrettiği şeyleri mü’minlere de emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ey peygamberler! Helâl ve hoş şeylerden yiyip için, makbul ve güzel ameller/işler işleyin! Zira Ben yaptığınız her şeyi bilmekteyim” [Mü’minun suresi, 51], “Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz (verdiğimiz) rızıkların temiz ve helâlinden yiyiniz! Eğer yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız, O’na şükrediniz.” [Bakara suresi, 172] Sonra şunları söyledi: "Bir kimse (Hak yolunda) uzun sefere çıkar, saçları dağılmış, toza-toprağa bulanmış bir halde ellerini semâya doğru uzatarak: Yâ Rabbî, yâ Rabbî! diye duâ eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, (hâsılı) kendisi haramla beslenmiş olursa, böyle bir kimsenin duası nasıl kabul edilir?” [Müslim, Sahih, Zekât, 19; Tirmizî, Sünen, Tefsir,3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/328]
Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendiyye’nin 12’nci halkasını teşkil eden Hâce Alî Râmitenî kuddise sırruh (Vefatı: H. 721/M. 1328) hazretleri, hadis-i şerifle imandan olduğu bildirilen temizliğin iki kısma ayrıldığını beyan etmişlerdir:
“1- Zâhirî temizlik: Dış görünüşün temiz olmasıdır. Bu, bütün insanların dikkat edeceği hususlardandır. Giyecek, yiyecek, içeceklerin ve kullanılacak bütün eşyanın temizliğidir.
2- Bâtınî temizlik: Kalbin iyi huylarla dolu olmasıdır. Hased etmemek, başkaları hakkında kötülük düşünmemek, Allah düşmanlarını sevmemek, dostlarını sevmek gerekir. Kalb, Allah Teâlâ’nın nazargâhıdır. Bu sebeple kalbe dünya sevgisi, mideye de haram lokma koymamalıdır. Bir hadîs-i şerîfte, ‘Haram yiyenin duâsı kabul olmaz’ buyurulmuştur. Kalp temiz olmazsa ibâdetlerin lezzeti alınamaz, İlahî mârifete kavuşulamaz”.
Hâsılı; yiyecek-içecek-giyecek gibi bedenin bütün hücrelerine yayılan haram bir gıdanın, elbisenin olumsuz tesiri inkâr edilemez. Çünkü beden ile ruhun karşılıklı müessiriyeti (etkileşimi) ilmî tecrübelerle de isbatlanmış bir gerçektir. Nitekim bir hadiste şu hususa dikkat çekilmiştir:
“Mümin bir günah işlediği zaman, kalbinde (manevî pastan) siyah bir nokta oluşur. Kişi tövbe eder, günahtan uzaklaşır, istiğfar ederse, kalbi -tekrar- cilalanmış olur. Eğer böyle yapmayıp, günah işlemeye devam ederse, kalbindeki siyah lekeler de artmaya devam edecektir. ‘Hayır! Yaptıkları günahlar sebebiyle onların kalpleri oldukça paslanmıştır/artık cilalanma özelliğini kaybetmiştir’-Mutaffifîn, 83/14- ayetinin işaret ettiği paslanma budur.” [İbn Mâce, Sünen, Zühd, 29]
Ve yine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); "İbâdet on kısımdır. Bunlardan dokuzu helâli talep etmektir (helâl kazanmaya çalışmaktır)” buyurmuşlardır ki, biri de diğer bütün ibadetlerdir. Haram yiyen, kendinde ibadet etme gücü, helâl yiyen de, günah işlemeye mecal bulamaz.
namaz, şirk, haram, sınav, eğitim, memurluğa, hazırlayıcı, aday, kopya, tövbe,