Bozulan oruç
Selamin aleykum hocam .
Ben oruc oldugum halde şeytana uyu ilişkiye girdim bunu nasil telafi ederim gunahi nedir namaza baslamisdim ama simdi namaz kilmaya utanıyorum napacagim hocam ?
Ve aleyküm selam.
Elbetteki günahı büyüktür; bunun manevi temizliği için tevbe ve istiğfar etmen, hatta tesbih namazı kılman gerekir. Borcunu ödeyip kurtulman için de hem kaza hem keffaret orucu tutman icap eder. Keffâret hakkında detaylı bilgi için bkz. http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/344-keffaret-nedir-kac-kisma-ayrilir.html
Tabii bu hüküm, söz konusu fiilin tek taraflı ve sizin ikrahınızla/zorlamanızla olması halinde böyledir. Karşı tarafa da sadece güne gün olarak kaza gerekir, onun için bu yeterlidir. Ama iş, her iki tarafın rızasıyla olduysa şayet, o zaman hem erkeğe hem kadına kaza ve kefffaret lazım gelir.
Bir de demişsin ki; “…namaza baslamisdim ama simdi namaz kilmaya utaniyorum napacagim”! Böyle saçmalık olur mu? Ne demek namaz kılmaya utanıyorum? Günah işlemeye/isyan etemeye utanmıyorsun da, Cenab-ı Hakk’ın “namazı dosdoğru kılın” emrine uymaya mı utanıyorsun? Olmaz öyle şey! Bilakis daha büyük gayretle kılmaya gayret edeceksin namazlarını…
***
Yukarda geçen “ikrah” tabirinin açıklamasına gelince…
İkrah nedir, ikrahta/zorlamada aranan şartlar nelerdir? Nasıl bir durum olur ve yaşanırsa buna fıkhen/dinen ikrah/cebir/zorlama denebilir?
İkrah; bir kimseyi korkutmak we tehdit etmek suretiyle rızası olmaksızın serbest kaldığında razı olmayacağı ve istemeyeceği bir sözü söylemeye veya bir işi yapmaya haksız yere zorlamaktır ki, bu da iki kısımdır:
1) Mülci olan ikrah: Öldürme, el kesme, nefsi helak edecek darb gibi meseleler. Burada vuruş sayısı önemli değildir. Önemli olan, bu vuruşların nefsi helak edecek durumda olmasıdır.
2) Mülci olmayan ikrah: Hapis, bağlanma, nefsi veya uzvu telef etmeyecek derecede dövme ve gibi meselelerdir.” [Alaüddin Ebu Bekr b. Mes'ud el-Kasani (v. 587 h.), Bedâiu’s-Sanai fî Tertîbi'ş-Şerâ'i, 6, 184]
***
İkrahın tahakkuku/gerçekleşmesi, yani bir tavrın İslâm hukukuna göre zorlama sayılabilmesi için aranan şartlar nelerdir? İkrahın şartları hususunda alimler şunları zikretmişlerdir:
1. Zorlayanın, tehdit ettiği cezayı yapabilme gücünde olması gerekir. Zor¬layanın akil ve baliğ olması şart değildir. Çocuğun ve delinin tehdidi de cid¬di olması şartıyla geçerlidir.
Yalnız İmam-ı Azam Ebu Hanife (rh.), zorlayanın devlet yetkililerinden biri olmasını şart koş-muş ve "Devlet adamı dışındaki insanların zorlamaları devletten yardım is¬tenilerek telafi edilebilir, fakat devletin zorlamasında böyle bir imkan yok¬tur" demiştir.
İmam Ebu Hanife'nin talebeleri, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed (rahımehumullah); zorlayanın mutlaka devlet adamı olmasını şart koşmamışlar, her gücü yetenin zorlamasını ikrah saymışlardır.
2. Zorlanan kişinin, kendisinden istenileni yapmadığı takdirde, teh¬dit edilen cezanın yapılacağına dair zannı galiple kanaat getirmesi gerekir.
3. Tehdit edilen cezanın ise;
A. Hanefiler’e göre tam ikrahta; tehdit edilen cezanın öldürücü veya kişinin organ¬larından birini telef edici mahiyette olması gerekir.
Eksik ikrahta ise; söz konusu cezanın elem verici veya uzun zaman devam edici ya da derin bir ke¬dere sebep olucu mahiyette olması şarttır. [es-Serahsi, el-Mebsut, 24, 49-51; Bedâiu’s-Sanâi: 9, 4489-4515]
B. Şafiilere göre; tehdit edilen cezanın miktarı ve çeşidi kişiden kişiye de¬ğişebileceği gibi yapılması islenilen işe göre de değişebilir.
Mesela; Her türlü hapsetme ikrah sayılmış, fakat dövmenin kişiden kişiye değişe¬bileceği, şahsiyetli insanlar için az bir dövmenin de İkrah sayılacağı söylen¬miştir. Yine imha edilecek malın, mal sahibini sıkıntıya düşürmezse ikrah sayılmayacağı, ancak sıkıntıya düşürürse ikrah sayılacağı söylenmiştir. [İbn Kudâme, el-Muğni’l-Muhtaç: 4, 9-10]
C. Malikilere göre; tehdit edilen cezanın elem verici ve mecbur edileni kederlendirici mahiyette olması gerekir.
Malikilere göre; bir insanı korkutmak, bağlamak, dövmek ya da hapsetmek ikrahın gerçekleşmesi için yeterli sebeptir. Dövmede belli bir sa¬yı aranmamış, sadece can yakıcı olması şart koşulmuştur. Hapsetmede de bel¬li bir zaman biçilmemiş, sadece zorlanan kişiyi sıkıntıya sokacak mahiyette olma¬sı şart koşulmuştur. Malikilere göre; ikrahın gerçekleşmesi için, zorlanan kişinin helak olmaktan korkması şart değildir. [İmam Kurtubî, el-Cami' li Ahkâmi'l-Kur'an (Tefsiru’l-Kurtubî), 10, 180-190]
D. Hanbelilere göre; tehdit edilen cezanın büyük bir zarar verici mahiyet¬te olması gereklidir.
Mesela; öldürme, ağır bir şekilde dövme, uzun zaman hap¬setme veya bağlama ikrahın gerçekleşmesi için yeterli sebeplerdir. Buna mu¬kabil sövmek veya tahkir etmek ikrah sayılmayacağı gibi, az miktarda ma¬lı almak da ikrah sayılmaz. Aynı şekilde, az bir zarar vermek de aldırış etmeyen insan için ikrah sayılmaz. Fakat, az da olsa zarara uğratan, kişinin şahsiyetine göl¬ge düşüren veya onu teşhir eden şeyler, bunu büyük gören kişiler için ikrah sayılır. Yine ço¬cuğunu dövme tehdidi de sahih olan görüşe göre, ikrah sayılmıştır. [el-Muğni’l-Muhtâc, 7, 120]
***
Şafii alimlerine göre ikrah
İkrah durumu, cebredilen kişiye göre ve zorla yaptırılması istenilen işe göre farklı olabilir.
Genellikle, kişiyi ağır bir şekilde dövme, uzun zaman hapsetme veya malını imha etme ile tehdit ikrahtır. Yine, şahsiyetli insanları hafif bir şekilde dövme veya hapsetme, darlık içinde olan bir kişinin az bir malını imha etme de ikrah sayılır.
Kısacası aklı selim bir insanın tehdit edilen cezaya katlanmaktansa, yapmaya zorlandığı şeyi tercih ettiği her yerde ikrah mevcuttur. [el-Muğni’l-Muhtâc, 4, 9-10]
Şafiilerden Hafız İbni Hacer (rh.), ikrahı mülcinin dört şartı olduğunu söylemiştir:
1 - Zorlayan kişi söylediğini yapabilecek güçte olmalıdır. Zorlanan kişi ise zorlayan kişinin vereceği zararın altından kalkabileceği güçte olmamalıdır. Yani, kaçabilecek veya gücüyle karşı koyabilecek durumda olmamalıdır.
2 - Zorlanan kişi, zorlayan kişinin dediğini yapmadığında zorlayan kişinin, tehdidini büyük ihtimalle gerçekleştireceğine kanaat etmelidir.
3 - Zorlayan kişi, kendisiyle korkuttuğu şeyi hemen tatbik edebilecek güç ve istekte olmalıdır. Yani; istediği şey yapılmadığı takdirde tehdidini hemen, ani olarak uygulayacak güç ve istekte olmalıdır.
4 - Zorlanan kişi, kendisinden istenilen şeyden daha fazla bir şey yapmamalı, zorlandığı meselede muhayyer olduğunu ve o konuda istekli olduğunu gösterir bir hareket yapmamalıdır. [İbn Hacer el-Askalanî (ö. 852 h.), Fethu’l-Bâri bi Şerhi Sahihi'l-Buhari, 12, 311]
Aranızda geçen olayı, bu açıklamalara ve mensubu bulunduğunuz mezhebin içtihatları/görüşleri istikametinde değerlendirip ona göre neticeye varmanız gerekir.
namaz, şeytan, kaza, keffaret, oruç, hapis, ilişki, telafi, günahı büyük, utanıyorum, ikrah, Öldürme, el kesme, nefsi helak edecek darb, bağlanma, nefsi veya uzvu telef etmeyecek derecede dövme,