Sorulara cevap tarzları
Sitenizi yeni yeni takip etmekteydim, ki sorulara verdiğiniz azarlayıcı, alaylı cevaplar beni rahatsız etti. Kendinizde bu hakkı nereden bulduğunuzu merak ediyorum.
Hoşgörü, sevgi ve saygı dinimizin temelinde olan kavramlardır. O yüzden tarzınızı tekrar gözden geçirmenizi öneriyorum.
1- Rahatsız olduysanız, takip etmeyi sonlandırabilir, eski rahatınıza tekrar kavuşabilirsiniz. Kimse sizi zorlamadığına göre, buna mecbur değilsiniz.
2- Cevaplar ne azarlayıcı, ne de alaycı mahiyettedir. Tavrım-tarzım için birilerinden düşündüğünüz anlamda bir hak talep etmiş de değilim, böyle bir şeye ihtiyacım da yok. Dolayısiyle bu noktada merakı mucip bir durumun söz konusu olduğu kanaatinde değilim. Herkes gibi kendi insani haklarımı kullanıyorum. Tevessülüm de tesânüdüm de tevekkülüm de Allah’adır. Cevaplardaki tarz, tamamen soruların ifade ve üslûbuna muvafakatten ibarettir. Hem eğitim hem öğretime yöneliktir. Siz yanlış idrâk etmişsiniz. Yeni ve uyduruk deyimle, “algılama” hatalı olmuş... Daha önceki bir yazımızda da hatırlattığımız üzre cevaplar, usûl-i fıkıh tabiriyle “Alâ tarîkı’l-müşâkele”dir. Bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-1331.html Kim, neyi hangi maksatla yazarsa karşılığını da ona uygun olarak bulur. Bu da gerek konuşma gerekse yazışmalarda çok normal bir tarzdır. Kimsenin kimseyi istihfaf etmeye, alaya almaya, kendi psikolojik rahatsızlıklarıyla kafa şişirmeye, işledikleri rezaletleri teşhir edip kötü örnek olmaya, gereksiz-faydasız tekrarlarla, laf olsun torba dolsun… kabilinden sorularla -zaten çok kısıtlı olan- vaktini çalmaya hakkı yoktur. Burada bütün gayemiz-gayretimiz, lüzum eden meselelerde elimizden geldiğince, gerçekten ihtiyacı olanlara Allah için yardımcı olmaya çalışmaktır.
3- “Sevgi”nin de “saygı”nın da ne demek olduğunu ya da olmadığını yaşayarak bilenlerdeniz hamdolsun. Her iki güzel huy’un da kıstasları vardır elbette. Öyle uluorta ölçüsüz bir sevgi ve saygıdan söz ederseniz, onun hiçbir değeri kalmaz, hatta yer-yer, zaman-zaman zıddına inkılap eder, fayda yerine zarar doğurur. Mutezâ-yı hâle göre hareket etmesini bilmezseniz, neticesi hep pişmanlık olur. Her şeyin olduğu gibi sevgi’nin de saygı’nın da israfı yanlıştır, sağlıklı neticeler vermez. Tarzımız; zaten hep gözümüzün önünde, gönlümüzün köşesinde, sürekli kontrolümüz altında… O bakımdan öyle “tekrar gözden geçirme” gibi bir ameliyeye ihtiyacımız yok elhamdülillah.
4- “Hoşgörü” kavramına gelince… Öncelikle bunun, hayatta en hoşlanmadığım her yöne çekilebilen kaypak kavramlardan biri olduğunu hatırlatmak isterim. Zannettiğiniz gibi “hoşgörü” denilen kavram, dinimizin temel mefhumlarından da değildir. Peki İslâm’da olan nedir, dersen; İslâm’da olan, “MUSÂMAHA”dır, sınırsız-ölçüsüz bir hoşgörü değildir. Sözlüklerde musâmaha’nın karşılıklarından biri, her ne kadar “hoşgörü” olarak geçiyorsa da bu, ne yaparsan yap, Müslüman hoş görür demek olamaz. Müslümanın “tesâmuh”taki ölçüsü ve vazifesi şudur: Yapılan iş şer’-i şerife uygunsa, ona ve failine sevgi ve saygı göstermek, onun yayılması için elinden geldiğince / dilinin döndüğünce yardımcı olmaktır. Eğer inançlarına-ameline-ahlâkına, usûl ve âdâbına muhâlifse, buna rağmen fâiline ve fiiline saygı göstermek, yapılanları hoşgörmek değil, mümkünse eliyle-diliyle onu düzeltmek, yoksa da zahiren saygısızlık etmeden ve fakat hoş görüp “sana saygı duyoyurum” da demeden ona kalben buğz etmektir, yapılanları tasvip etmemek, hoş görmemektir. İmkân bulduğu ilk fırsatta da düzeltmektir. Mutlak manada “dinler arası hoşgörü ve diyalog” mülahazasının ne olduğunu, nasıl neticeler tevlid ettiğini hep birlikte görmedik mi? Halen de görmeyi sürdürmüyor muyuz? Kısacası “saygı duymak” ayrı, “saygısızlık etme”den musâmaha ile / toleransla karşılamak apayrı şeylerdir. Musâmaha farklı, “hoşgörü” daha farklı kavramlardır. Müslüman ne yapılırsa hoş gören, kendisine-dinine-inançlarına karşı yapılan hakaretlere, istihzalara, hümeze-lümeze nev’i imalara, istihfaflara, tecâhürlere, sû-i misâllere… ses çıkartmayıp pasif kalan, boyun eğen kişi değildir. Zira bunun adı “hoşgörü” de olsa bu tutum, sabır da musâmaha / tolerans da olamaz, bu tamamen zillettir. Mü’mine yakışan da zillet değil, izzettir. Tamam mı benim güzel kardeşim?
5- Sana da benim tavsiyem; ilk maddede belirttiğimiz gibi, rahatsızlığınız devam edecek olursa, siteyi takip etmeyi sürdürmemenizdir. Kimse kimseye mecbur değil. İhtiyacınız varsa, yararlandığınıza inanıyorsanız gereğince ve yeterince takip edersiniz. Yoksa niye kendi kendinizi rahatsız edeceksiniz ki! Öyle değil mi?
sevgi, sorular, rahatsız, tavsiye, cevap, tarz, saygı, hoşgörü, öneri, musâmaha, tesâmuh,