Sorular | Soru sor

Şifa ayetleri

şifa ayetlerini ögrenmek istiyorum nelerdir?


Asıl itibariyle Kur’an-ı Kerim baştan sona şifadır. Bununla birlikte hastalara-hastalıklara şifa için umumiyetle başta Fâtiha-i şerife, İhlâs-ı şerif, Nâs, Felak, Yâsîn, Tebâreke (Mülk) sureleri olmak üzere, Kalem suresinin son iki ayeti, Âyetü’l-Kürsî, Âmenarrasûlü ve Haşr suresinin son dört ayeti okunur.

***

Kur'an-ı Hakîm’de iki şifadan bahsedilir. Bunlardan birisi bal, diğeri de Kur'an'ın bizatihi kendisidir. Bal, maddi bir şifa kaynağı iken, Kur'an hem maddi hem manevi bir şifa kaynağıdır. Rabbimiz (c.c.) buyuruyor ki:

"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, mü’minler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir." [Yunus suresi, 57]

"Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır." [Nahl suresi, 69]

"Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." [İsra suresi, 82]

"Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: 'Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu?' De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)" [Fussılet suresi, 44]

***

Kur'an küfre, şirke, imansızlığa, fıska-fücûra, zulme ve vicdansızlığa karşı bir şifadır. Bu zaten açıkça ortada... Kur'ân'ın davetine uyanlar bu şifayı tadıyorlar, anlıyorlar ve yaşıyorlar. Çünkü Kur'an bu özelliğiyle insanlığın en büyük yaralarını tedavi ediyor.

İman ederek Rabbini tanıyan insan sahibini, mâlikini ve ma’bûdunu buluyor, vahşetten, dehşetten ve bütün korkulardan kurtuluyor.

Acaba Kur'ân bildiğimiz ruhi / psikolojik ve bedeni hastalıklarımızın tedavisinde nasıl kullanılır, nasıl kullanılmış?

Kur'ân'dan istifade etmede örnek ve rehber olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu mevzuda da bize öncülük ediyor, yol gösteriyor, bizzat kendi uygulamalarıyla ders veriyor. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bazı sureleri özellikle kendi hastalığına karşı okuduğu gibi, aile fertlerinden birisi hasta olunca da okurdu.

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) pâk zevceleri Hz. Aişe (r.anha) validemiz diyor ki:

"Ailesinden birisi hastalandığı zaman Rasûlullah (s.a.v.) Muavvizâtı (Felak ve Nâs sûrelerini) okuyarak onun üzerine üflerdi. Vefatıyla sonuçlanan hastalığa yakalandığında bu sureleri okuyup onun üzerine üflemeye ve kendi eliyle meshetmeye başladım. Çünkü onun elinin bereketi benim elimden daha fazlaydı." [Müslim, Sahih, Selam, 50]

Yine Hz. Aişe’nin (r.anha) anlattığına göre, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) her gece istirahate çekileceği zaman İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini okuyup avuçlarına üfler, sonra ellerinin yetişebildiği yere kadar vücudunun her tarafını meshederdi. Hadisin devamında, "Sonra Resulullah hastalanınca ona böyle yapmamı bana emrederdi" diyor. [Buhari, Sahih, Tıb 39]

Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) sözünü ettiği bir diğer şifa suresi, hepimizin bildiği Fâtiha'dır.

"Fâtiha her türlü hastalığa şifadır" [Dârimî, Sünen, Fadlu'l-Kur'an, 12] buyuran Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), maddi-manevi bütün hastalıklara karşı Fâtiha'nın okunmasını tavsiye buyururlar.

Bu arada Kur'an-ı Kerim'de "Rabbenâ" ve "Rabbi" ile başlayan pek çok dua âyetleri vardır. Bu âyetleri maddi hastalıkların tedavisi için okuyabileceğimiz gibi, manevi / psikolojik rahatsızlıklar için okumamız da pekâla mümkündür.

***

Ülû’l-azm peygamberlerden Hz. İbrahim (a.s.), "Hastalandığım zaman bana şifayı veren O'dur." [Şuarâ suresi, 80] derken, şifayı doğrudan doğruya Allah'tan istiyor. Çünkü gerçek manada şifayı veren Allah Teala’dır, başvurduğumuz diğer hususlar ise, şifaya sadece vesiledir, sebeptir. Hakiki Şâfî Cenab-ı Hak’tır.

Hz. Eyyûb (a.s.) ise, seneler süren ağır hastalığına karşı o meşhur duasını okur, Rabbinden yardım ister; Cenab-ı Hak duasını kabul eder, ayağını yere vurmasını emreder. O da bu emre imtisâlen ayağını yere vurur… Vurur vurmaz yerden şu fışkırır; bu sudan hem içer, hem de bütün vücudun yıkar, sıhhat ve âfiyete kavuşur.

Bu da gösteriyor ki, Kur'an'daki şifa dualarını okumak, ilaç tedavisini ve tıbbın gerekli gördüğü diğer müdahaleleri terk etmek anlamına gelmemelidir. Biraz önce de bilrttiğimiz üzre bütün bunlar birer sebeptir. Kulun vazifelerinden biri de, hayatta olduğu sürece sebeplere müracaat etmektir. Çünkü içinde yaşadığımız âlem, sebepler âlemidir, her şey bir sebebe bağlanmıştır..

Velhâsıl; doktora gitmek, ilaç kullanmak, ameliyat olmak, perhiz yapmak da birer fiili duadır ve gene asıl şifayı Allah'tan istemektir. Yoksa ne ilaç şifa verir, ne de doktor… Gerçek Şâfi, şifâ verici Allah Teala’dır.

Felak, Nâs, Kalem suresinin son iki ayeti, Yâsîn, İhlas-ı şerif, Âyetü’l-Kürsî, şifa ayetlerini, Fâtiha-i şerife, Tebâreke, Âmenarrasûlü, Haşr suresinin son dört ayeti,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com