Sorular | Soru sor

Mütevatir hadis

selamün aleyküm değerli hocam bazı alimler mütevatir haberde sened aranmaz diyor yani senedinin muttasıl olması ravilerin adalet sahibi olmasının araştırılması gerekli değildir diyor bazı alimler ise mütevatir haberde isnad araştırması yapılır yani senedinin muttasıl olması ravilerin adalet sahibi olması araştırılması lazım diyor hangi görüş doğrudur hocam allaha emanet olun


Ve aleyküm selam.

Sevgili kardeşim;

Hadis ilminin asıl malzemesini / materyalini “metin, sened ve râvi” kıstasları / kriterleri açısından araştırmaya mevzu teşkil eden hususu, “âhâd hadis” dediğimiz kısım oluşturur.

“Mütevâtir hadisler”, taşıdıkları hususiyetlerden dolayı “sened ve ricâl” kritiği takibine alınmazlar. Böyle bir gereklilik yoktur. Bu itibarla, hadis usûlü ile alâkalı eserlerde “mütevâtir hadisler”e dair bahisler oldukça kısadır. Hatta bunlar, “meşhur hadisler”in bir kısmı olarak ele alınır.

İbn Hacer (rh.), “mütevâtir hadisler”le “meşhur hadisler” arasında tek yönlü bir “umum-husus” olduğunu söyler. Binaenaleyh her mütevâtir hadis aynı zamanda meşhur hadis özelliği taşır; fakat her meşhur hadis mütevâtir olmaz, der.

***

Meselenin izahına gelince...

“Mütevâtir”, kelime olarak 'tefâul' vezninden ism-i fâildir. Birbiri ardınca zuhur etmek ya da birbiri ardınca meydana gelen şeyler arasında bir miktar fâsıla olup peyderpey zuhur etmek demektir. [Asım Efendi, Kamus Tercemesi , c. 2, s. 735]

Kur'ân-ı Kerim'de 'mütevâtir' ile aynı kökten gelen 'tetrâ' kelimesi için müfessirler, 'fâsıla ile birbirini takip etme' şeklinde bir te’vil / yorum getirmişlerdir. Mü'minûn sûresinin 44. ayetinde 'tetrâ' kelimesi için İmam Suyûtî (rh.), '(aralarında uzun bir zaman olmakla) ardı arkasına gönderdik' [Suyûtî, Tefsîru'l-Celâleyn, c. 2, s. 47] şeklinde; Taberî, İbn Abbas'tan (r.anhuma) bir rivayette 'bazılarını bazılarının peşinden veya izinden' [et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, c. 18, s. 24] diye açıklama getirir. M. Hamdi Yazır merhum tefsirinde, mezkûr ayete 'sonra ardı ardına resûllerimizi gönderdik' [Hak Dini Kur'ân Dili c. 5, s. 3455] şeklinde meal vermiştir.

Istılah açısından mütevâtir, ekseriyetle aynı mânâyı ifade eden bazen kısa, bazen şartlarını da içine alacak şekilde genişçe tarif edilmiştir. Hatib el-Bağdadî (rh.) özlü bir tarifle, 'yalan üzerine ittifakları âdeten muhâl olan bir topluluğun rivayet ettiği haberdir. Haber bu yolla tevatüre ulaştığında zarureten ilim ifade eder' der. [el-Kifâye fi İlmi'r-Rivâye, s. 61; İbn Abdilber, Câmiu Beyâni'l-İlm ve Fadlihî, c. 2, s. 34; Ayrıca bkz. Akaid-i Nesefî ve Şerhu Akaid, Taftazanî]

Şartlarını da içine alan daha geniş bir tarif de şöyledir: Yalan üzerine ittifakları mümkün olmayan bir topluluğun yine, kemmî açıdan (sayı bakımından) kendileri gibi olan bir topluluktan aldıkları haberdir ki, aynı keyfiyet Rasûlullah’a (s.a.v.) kadar öylece ulaşır. Böylesi bir münasebetin sağlanabilmesi, topluluklar arasında herhangi bir kopukluğun olmaması ile mümkündür ki, bu şartlar tahakkuk ettiğinde söz konusu haber Rasûlullah’tan (s.a.v) işitilmiş mevkiine gelir. [Serahsî, Usûlü's-Serahsî, c. 1, s. 282-283. Abdül'l-Aziz el-Buharî, Keşfu'l-Esrâr an Usûl-I Fahri'l-İslâm el-Pezdevî, c. 2, s. 671]


Mütevâtir hadislerin şartları

Yukarıdaki tarifin muhtevasından da anlaşılacağı üzere haberin mütevâtir olabilmesi için şu üç şartı taşıması icap eder.

1- Haber, yalan üzere birleşmeleri âdeten muhal olan bir topluluk tarafından rivayet edilmiş olmalıdır. Haberi rivayet eden bu topluluğun sayısı hakkında değişik delillerle farklı sayılar belirtilmiş olsa da (dört, beş, on, on iki...), serdedilen delillerin her biri bulunduğu konu ile alâkalı olduğundan hüsnükabul görmemiştir. [İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe Nüzhetü'n-Nazar fi Tavdihi Nuhbetü'l-Fiker, s. 38. Abdu'l-Hay el-Leknevi, Zaferu'l-Emani Muhtasaru'l-Cürcani, s. 40. Muhammed b. Abdülhamid el-Esmendi, s. 383] Zira burada önemli olan sayı hakkında bir tahditten çok, yalan üzere birleşme ihtimalini aklın muhal göreceği bir topluluğun rivayetinin gerçekleşmesidir. Bu konuda İbn Hacer, muayyen bir sayının söz konusu olmadığını, haberin her tabakada bir cemaat tarafından rivayet edilmesi gerektiğini söyler. [İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe, s. 38; Fethu'l-Bâri, c. 1, s. 246]

2- Haberin mahsusâta, yani görülmüş, işitilmiş bir vak'aya dair olması gerekir. Delillerle isbatı veya nefyi mümkün olan hâdiseler için şahitlerin adet çokluğu veya azlığı vakıayı değiştirmeyeceğinden bir şey ifade etmez. Meselâ iki kere ikinin dört ettiğini isbat için insanların şahid tutulmasına gerek yoktur, çünkü bunun neticeye bir tesiri olmaz, mesele aklî bir meseledir. [İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe, s. 39]

3- Haber, her tabakada tevâtür vasfını taşımalıdır. Hadis için, sahabe ve tâbiîn dönemlerinde tevâtürü gerçekleştirecek kalabalık bir topluluğa ulaşılmış olmalıdır. Ravî adedi bu tabakaların herhangi birinde tevâtürü bulmaz ise bu durumda haber mütevâtir olmaz. Nitekim daha sonraki dönemlerde birçok âhâd haber, kalabalık bir cemaat tarafından rivayet edilir olmuştur. Aynı şekilde, haber, ilk tabakada tevâtüre ulaşmışken, orta ve son tabakalardan birinde tevâtür derecesine ulaşamaz ise, mütevâtir olma özelliğini kaybetmiş olur. [Ahmed Naim, Tecrid-i Sarih Tercemesi, c. 1, s. 102]

Bu şartlara ek olarak başka şartlar da zikredilmiştir. Ancak bu şartlar hakkında tam bir ittifak / fikir birliği sağlanamamıştır. Bazı hadisçiler mütevâtir şartının tahakkuk etmesini ravilerin Müslüman olması ile sınırlandırmışlardır. Ancak ravilerin keyfiyeti, Müslüman olmaları veya başka dinlere mensup olmaları mütevâtir haberin özelliğini değiştirmeyeceğinden bu şart hadis usûlcülerinin hususi bir şartı olarak düşünülmüştür. [Leknevî, Zaferu'l-Emâni, s. 43, 44; Ali Osman Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haber-i Vâhidlerin İtikad ve Teşrî Yönlerinden Değeri, s. 61]

Mütevâtir haber İslâm hukukunda da kesin bir delil olarak kabul edilmiştir. Mecelle'de bu meyanda şu maddeler yer almıştır:

‘Tevâtür, ilm-i yakîn ifade eder. Binaenaleyh tevâtürün hilâfına beyyine ikame olunmaz’. [Madde, 1733]
‘Tevâtürde muhbirlerin aded-i muayyeni yoktur. Ancak akıl, onların kizb üzere ittifaklarını tecvîz etmeyecek mertebede bir cemm-i ğafîr olmaları lâzımdır’. [Madde, 1735, Osman Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, İstanbul 1973, s. 407]

Mütevâtir haberin kısımları

Yukarıdaki şartları taşıyan mütevâtir hadisler ayrıca rivayet edilme yönleriyle de iki kısma ayrılırlar:

1- Lafzî mütevâtir: Ravilerin rivayet ettikleri hadisin lafzında ittifak etmiş oldukları hadislerdir ki, mutlak mânâda mütevâtir denildiğinde lafzî mütevâtir anlaşılır. Lafzî mütevâtir konusunda bütün ümmetin ittifakıyla Kur'ân-ı Kerim'in Efendimiz’den (s.a.v.) tevatürün bütün şartlarını haiz olarak, aslî özelliğiyle asırları aşıp bize ulaşması misal gösterilir. Bu hakikat, ümmet arasında ortak bir kabule mazhardır. Artık hiç kimse, 'Kur'ân-ı Kerim'in ravileri kimdir, raviler rivayet şartlarını taşıyorlar mı?' sorularını sorma ihtiyacı duymaz. Çünkü bu hakikat öylesine bedihîdir ki, bütün insanları bu gerçeği kabule mecbur eder.

Yine muhaddisler, lafzî mütevâtir hadislere 'Kim bana, kasdî olarak yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın.' [Buhari, İlim, 38; Müslim, İman 113; Ebu Davud; İlm, 4; Tirmizi, Fiten, 80; İbn Mace, Mukaddime, 4; Darimi, Mukaddime, 25; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 65, 70, 78] hadisini misâl verirler. İbn Cevzî, Mevzuâtında bu hadisi, 61 sahabinin rivayet ettiğini söyler ve hadisi ravileriyle beraber zikreder. [Mevzuat, c. 1, s. 56] İmam Suyutî aynı hadisin 100'den fazla ravisi olduğunu söyler. [Süyûtî, Tedrîbü'r-Râvi, s. 177]

Münâvi (rh.), Câmiu's-Sağîr şerhinde bu hadisin, aynı mânâ ve yakın lafızlarla iki yüz sahabi tarafından rivayet edildiğini söyler. [Feyzu'l-Kadir Şerhu Câmii's-Sağîr, c. 6, s. 216] İbn Hacer, aşere-i mübeşşerenin (cennetle müjdelenen on sahabi) bu hadiste bir araya geldikleri gibi, başka bir hadiste birleşmediklerini zikreder. [İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, c. 1, s. 246; Leknevî, Zaferu'l-Emânî, s.40]

2-Manevî mütevâtir: Tevâtür şartlarını taşıyan ravilerin ortak bir mevzu etrafındaki rivayetleridir ki, bu kısımda ortak bir lafızda birleşme şartı yoktur. Burada önemli olan ortak mevzu (kadrü müşterek) etrafında ittifakın sağlanmasıdır. Lafzî mütevâtire nazaran şartları farklı bir zaviyeden değerlendirilen mânevî mütevâtir hadisler, farklı lafızlarla rivayet edilmiş olsalar da, ortak bir mânâyı takviye etmeleri yönüyle mevzunun kat'iliğini ortaya koyarlar. Duada ellerin kaldırılması, [Süyûtî, Tedrîbü'r-Râvi, s. 375] âhir zamanda zuhur edecek fitneler, havz, inşikak-ı kamer, şefaat ve benzeri konulardaki gibi hadisler bu minval üzere rivayet olunmuşlardır. Manevî mütevâtir hadisler adet itibarıyla lafzî olanlardan oldukça fazladır. Ayrıca manevî mütevâtir olan hadislerin her biri sahih, hasen nevilerine ayrılabilir ki, hadis ilmi içerisinde incelenirler.

Manevî mütevâtir olarak değerlendirilebilecek bir diğer tabir de 'amelî mütevâtir' kavramıdır. [İbrahim b. Ali l-i Küleyb, Mühimmâtu Ulûmi'l-Hadis, s. 91] Namazların vakitleri, namazların rekat sayıları, bayram namazları, cenaze namazı gibi uygulamalar bu türdendir. Ayrıca bunlar, Müslüman cemaatin bir meselede icma etmelerine de benzemektedir. Dolayısı ile tevâtüre ulaşan meseleler, dalâlet üzerinde birleşmeyecekleri garantisi altında bulunan bu ümmetin icmâî bir teyidini de taşımaktadır. [İbn Abdilber, Câmiu Beyâni'l-İlm ve Fadlihi, c. 2, s. 34; Muhammed b. Abdülhamid el-Esmendî, s. 383]

Mütevâtir hadisin arzu edilen şartlarının gerçekleşme zorluğundan dolayı, bazı âlimler Kur'ân-ı Kerim dışında lafzî mütevâtirin olmadığını söylemişlerse [İbn Salah, Ulûmu'l-Hadis, s. 267] de ileri sürdükleri deliller farklı şekilde yorumlanmıştır. İbn Salah'ın bu konudaki düşüncelerine Zeynüddin el-Iraki [Zeynüddin el-Irakî, et-Takyîd ve'l-İzah, s. 265] ve İbn Hacer cevap vermişler, mütevâtir hadislerin, hadis külliyâtı içindeki ehemmiyetine dikkat çekmişlerdir. [İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe, 42]

Mütevâtir hadisin hükmü

Hadis-i şerifler inanan insanların hayatlarını şekillendirme yönüyle tartışma götürmez bir ehemmiyet arz ederler. Bu tesir, ilk plânda çoğu zaman mütevâtir, meşhur, âhâd taksimine ihtiyaç olmaksızın pratik hayatta hükmünü icra eder; ki bunun böyle olduğu konusunda 'şaz bazı eğilimleri nazar-ı itibare almazsak' ümmet arasında bir mutabakatın varlığından söz edilebilir.

Mütevâtir hadisler, fıkhî hükümlere dayanak olmaları açısından ayrı bir önem taşırlar. Ümmetin genel kabulüne mazhar olmuş bir haber, ümmetin o meseledeki icma dokunulmazlığını ifade eder. İmam Serahsî, Usûlü'nde konuya geniş yer verir. O'na göre: Mütevâtir hadisler, Cenâb-ı Hakk'ın bir hikmet tecellisidir. Bu esas, ilâhî ahkamın, resûllerin vefatı ile sona ermeyip devam etmesi, hususî ile Allah Resûlü'nün kıyamete kadar devam edecek olan risaletinin sürekliliği açısından ayrı bir kıymeti haizdir. Bu irtibat da ancak kesin bilgi ile hakiki mânâda gerçekleşebilir. [Serahsî, Usûlü's-Serahsî, c. 1, s. 284] Asr-ı Saadete yetişemeyen Müslümanlar dinleri ile alâkalı bazı mevzulara Allah Resûlü'nün mübarek ağzından dinliyormuşçasına ulaşabilmeliler ki, arzu edilen o güçlü irtibat hakkıyla tahakkuk etsin.

Yine İmam Serahsî (rh.), mütevâtir hadisin hükmü ile alâkalı olarak 'Bizim mezhep alimlerimize göre tevâtür ile sabit olan haber zarurî ilim ifade eder.'demektedir. [Serahsî, Usûlü's-Serahsî, c. 1, s. 291; Abdü'l Aziz el-Buharî, Keşfü'l-Esrâr an Usûli Fahri'l-İslâm el-Pezdevî, c. 2, s. 659]

Hücciyyetü's-Sünne müellifi, hadisin şer'î delil olma özelliğinden bahsederken, 'Mütevâtir haberi inkâr eden, orada Allah Resûlü'nden (s.a.s) gelen bir şeyi inkâr ettiği için, yani din ifade eden bir şeyi inkârından dolayı küfre girmiş olur. Yoksa Bağdat'ın varlığını inkâr eden kimse niye küfre girsin ki!" [Abdü'l-Ğanî Abdü'l-Hâlık, Hücciyyetü's-Sünne, s. 253]

Fahru'l-İslâm Pezdevî (rh.), mütevâtir hadis olarak tesbit edilen bir haberi inkâr edenin ve bu habere muhalif hareket eden kimsenin küfre düşeceğini ifade eder.30 Yine el-Kâsımî (rh.), mütevâtir haberler ile amel etmenin zorunlu olduğunu çünkü bu haberlerin ilm-i zarurî ifade ettiğini belirtir. [M. Cemaleddin el-Kâsimî, Kavâidü't-Tahdîs min Fünûni Mustalahi'l-Hadis, s. 151; İbn Hacer, Şerhu'n-Nuhbe, s. 42]

Netice olarak denilebilir ki: Mütevâtir hadisler, dinî hükümlerin kat'î mesnedleridirler. Şartların tam tahakkuk etmesi halinde, mütevâtir hadisin inkârı kişiyi imanî açıdan tehlikeli bir duruma sokar, -Allah korusun- o kimse kâfir olur.

malzeme, hadis usûlü, metin, mütevâtir hadis, tefâul, tetrâ, kıstasları, sened, râvi, âhâd hadis, meşhur hadisler, umum-husus,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com