Talak ve nikahsız çocuk
Bir akrabam bayan yeni evli iken kocası başka şehirde görevli olduğu bir zamanda karısına kızıp ;eğer boş ol demekle oluyorsa bu kadar kolaysa 3 kere boş ol; demiş sonra 2 çocukları oldu 5 yıl sonra boşandılar şimdi çocuklar nikahsız mı doğmuş oldu ne yapması gerekir
Bunun sorulup soruşturululacak, konuşulup müzakere edilecek bir yanı yok. Bilindiği üzere üç şeyin şakası, ciddisi, saçmalaması olmaz; hepsi de ciddi olarak hüküm alır. Talak’ın üç bağını da kopartmışlar, yani geri dönüşü olmayacak şekilde boşanmışlar; fakat gayrimeşru şekilde aile hayatına da devam etmişler... Bu arada 2 de çocukları olmuş. Tabii ki gayrimeşru, yani veled-i zina... Şimdi de, anladığımıza göre resmen boşanmışlar.
Hemen belitmeliyiz ki; bu işte zinadan doğan çocukların herhangi bir dünyevî suçu, uhrevî günahı yoktur. Dolayısiyle tahkir edilecek / aşağılanacak bir ayıbı-kusuru olamaz.
Bunu böylece tesbit ettikten sonra da, şunu bilmek gerekir:
İslâm’da; Hristiyanlıkta olduğu gibi atalardan miras alınan, "ezeli bir günah" akidesi yoktur. Binaenaleyh "...Hiç bir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenmez..." [İsrâ suresi, 15] "Kim zerre kadar hayır yaptı ise onu(n mükâfatını) görür; kim de zerre kadar şer yaptı ise onu(n da cezasını) görür." [ Zilzâl suresi, 7-8]
Bu önemli esası hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Ama ne var ki bu hüküm, bilhassa öbür âlem için, yani Allah Teala'nın yapacağı muamele için böyledir. Dünyada insanlar elbette bir takım kıymet hükümlerinin tesirinde kalacak, haklı ya da haksız, bazı tavırlar sergileyeceklerdir. Bu sebeple İbn Abbâss (r.anhuma), zinânin esas sıkıntısını ve yükünü "veled-i zinanın" çektiğini ifade eder. Lakin dediğimiz gibi bu, içtimai/sosyal açıdan böyledir...
Çünkü zinâ her ne kadar büyük ve mahvedici bir suç ve günah ise de, zina edenler tevbe edebilirler. Allah (c.c.) da tevbelerini kabul edebilir. Olan çocuğa olur ve annesinin babasının ayıbını ölünceye kadar üzerinde taşır...
Babasına nisbet edilmez, zinâ çocuğu olarak tanınır ve hakaret görür. Bu yönüyle de günahsiz bir insanı yaralar manen ezer. Fakat bunun bir yönüyle psikolojik faydası da vardır; zinâyi ve gayrimeşru çocuk edinmeyi takbih eder, başkalarını ondan tiksindirir ve sakındırr...
***
Ahiret’e gelince... Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, öbür âlemde kendi amelleriyle muamele görür. İşte İbn Abbâs’tan (r.anhuma) rivayet olunan, "Üçün en kötüsü veled-i zinâdir" [Bkz. Beyhakî, Sünen, X, 59; Aliyyü’l-Karî; el-Esrâru'l-Merfûa, s 466 vd.] hadîsinin manası budur. Yani annesi ve babası tevbe edip kurtulurlar, çocuğun kendisi ise hep böyle hakaret gürür... Binaenaleyh, dünya gözüyle bu üçlünün en bahtsızı-mutsuzu, zinâdan doğan çocuktur.
Ama tekrar edecek olursak; bu, insanların değerlendirmesidir. Nesep ve verâset dışında ne dünya ahkâmı, ne de bütünüyle âhiret ahkâmı mevzuunda onun diğerlerinden bir farkı yoktur.
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), "Veled-i zînaya annesinin babasının günahından hiç bir şey yoktur" [Hâkim, el-Müstedrek; Münâvi, V, 372] buyurmuştur. "Veled-i zinâ Cennet’e giremez" anlamındaki sözün ise hadis olarak aslı yoktur. Ulema bu manada sahih hiç bir hadisin bulunmadığını ifade etmişlerdir.
***
Veled-i Zinâ ile ilgili İslâm hukukundaki durum ise söyledir:
1- Zinâ nesebi belirlemez. Çocuk "yatağındr, zinâ edene ise mahrumiyet ve hüsran vardır". [M. Ebû Zehrâ; el-Ahvâlü's-Şahsıyye, 388-89] Yani zinâdan doğan çocuk, nesep için asıl olan babaya nisbet edilmez, ona mirasçı olamaz. Babası da ona nafaka vermez. Doğduğu anneye nisbet edilir. Miras hukuku annesiyle kendisi arasında cereyan eder. Çünkü nesebin sâbit olması bir nimettir. Suç ise nimeti doğurmaz, aksine sahibi için nikmeti (mahrumiyeti) gerektirir. Ancak nesebi sâbit kılmayan zîna; haddi düşüren herhangi bir şüphe taşımayan zinadır. Suç olma vasfını silen, ya da haddi (zina cezasını) düşüren bir şüphe varsa, birinci durumda ittifakla, ikinci durumda da tercih edilen görüşe göre, nesep sâbit olur. Keza birisi yaşları bakımından kendisinin olabilecek bir çocuğun nesebini (kendi çocuğu olduğunu) iddia ederse; çocuğun da başkasından nesebi belli değilse, Hanefilere göre nesebi o adamdan sâbit olur. Fakat bu durumda o adamın, onun zinâdan çocuğu olduğunu söylememiş olması şarttır. Zinâdan çocuğumdur, derse nesep yine sâbit olmaz. [el-Kasâni, el-Bedâyi, VI, 269]
2. Veled-i zinânın şehâdeti... Eğer kendisi âdil ise, diğer âdil insanlar gibi onun şahitliği de makbuldür. Çünkü, yukarıda işaret edilen ayetten anlaşılacağı üzere, annesinin-babasının zina etmiş olması onun adâletini zedelemez. [Şemsü'l-Eimme es-Serahsî, el-Mebsût, IX, 127]
3. Veled-i zinânin kendisine zinâ isnadında (kazf) bulunan kişiye, iftira cezası (hadd-i kazf) uygulanır. Çünkü o muhsandır (temizdir) ve iffetlidir. Annesinin-babasının suçu onun "muhsan" oluşunu düşürmez, yok etmez. [Kal'acı, Mevsûat-i fikh-i Abdullah b. Abbâs III, 31; İbn Hazm, el-Muhallâ IX, 430]
4. Dünyaya ait işlerde diğer insanlardan farkı yoktur. Çeşitli vazife ve mes’ûliyetler yüklenebilir. Her kademede idareci ve komutan olabilir. Evlenmede vesair akitlerde diğer insanlardan farkı yoktur.
5. İmam olmasını mekruh görenler vardır, ama buna sebep olarak iki şey zikredilmiştir:
a) İlmi ve takvâsı olmamak... Çünkü babası belli olmayan (veled-i zinânin) eğitimi, genellikle ihmal edilir, çünkü üstlenecek kimsesi yoktur. Böyle olunca da câhil ve takvâdan uzak kalır. İmam olmasının mekruh olması bundandır. Dolayısı ile bu sebep (illet) bulunmazsa, yani eğitim görmüş, câhillik ve takvâsızlıktan kurulmussa, imamlığı da kerahetsiz câiz olur. Hattâ imamlığa, böyle olmayan nikâh evladından daha lâyık hâle gelir. [Bkz. el-Mevsılî, el-İhtiyâr, İstanbul 1984, ilgili bahis]
b) İmamlığının mekruh olması, insanların ondan nefret edip, cemaatten uzaklaşacaklarındandır. Bu izaha göre câhil olmasa da veled-i zinânin imamlığı mekrûh olur. [Allâme Seyyid Ahmed Tahtâvî, Hâşiyetü’t-Tahtâvî alâ Merâkı’l-Felâh Tahtavî , s. 245] Ama bu kerahet kendisine değil de insanlara müteveccih / yönelik olduğudan, bilinmediği-tanınmadığı yerde imamlığı bu izaha göre de mekruh olmaz.
İslâm, Talâk, günah, veled-i zina, anne-baba, hayır, şer, nikahsız çocuk, 3 kere boş ol, Hıristiyanlık, "ezeli bir günah" akidesi,