Allah’ın kulunu sevdiğinin alâmeti
Hocam, Allah Telala’nın bir kulu sevmesinin emareleri/alametleri/göstergeleri var mıdır, varsa nelerdir? (İsim mahfuz)
Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn şöyle buyuruyor:
“(Rasûlüm) De ki; siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok rahmet edicidir.”[Âl-i İmrân sûresi, 31]
Allah Teâlâ tarafından sevilmek, dinimizin bizi ulaştırmak istediği en yüksek, en yüce hedeftir. Her hedefe ulaşmanın usûlleri olduğu gibi, bu büyük ve ulvî sonuca erebilmek için yapılması icap dere işler ve takib edilmesi gereken yollar vardır.
Ayrıca, bir kulu Allah’ın sevdiğini gösteren işaretler de bulunmaktadır. İşte bu âyette bu işaretlerin başında gelen hususun Rasûlullah Efendimize uymak olduğu ortaya konulmuştur.
Kur’an-ı Kerim’in bize bildirdiğine göre, Yahudiler ve Hıristiyanlar “Biz Allah’ın oğulları ve sevdikleriyiz” [Mâide sûresi, 18] diyorlardı…
Müşrikler ise, Allah’ı sevdiğimiz için bizi ona yaklaştırsınlar diye putlara tapıyoruz diyor, sapıklıklarını savunuyorlardı...
Necrân’dan gelen hıristiyan grup da, “Biz Allah’a olan sevgimizden dolayı Mesih’i tanrı olarak tanıyoruz” demişlerdi…
Müslümanlardan da “Vallahi biz Rabbimizi seviyoruz” diye yemin edenler vardı.
Bu, kuru bir iddia ile olacak şey değildi tabii ki... Söylenenlere gerçeklik kazandırmanın bir yolu-yordamı olmalıydı… İşte Allah Teâlâ Habibine hitaben, “De ki; siz Allah’ı gerçekten seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın” âyetiyle bütün inanç gruplarını O’na uymaya, onun gösterdiği şekilde yani sünnet-i seniyye üzere yaşamaya davet etti… Ve ancak böyle bir yaşayışın, kendi sevgisine ve mağfiretine alâmet olduğunu/olacağını bildirdi.
O halde, Allah Teâlâ’nın kulunu sevdiğinin ilk belirtisi, kulun Rasûlullah’a (s.a.v.) uyması… Onun izinden ayrılmaması… Gerek inanç gerekse amel olarak Muhammedî çizgiyi gücü yettiğince takip etmeye çalışmasıdır.
Allah’ı gerçekten seven herkes, üsve-i hasene (en güzel örnek) olan Rasûl-i Ekrem’e uyar... O’na uyan herkesi de Allah sever. Böyle bir çizgiden uzak kalanlar için, Allah sevgisi de Allah tarafından sevilmek de kuru bir iddia olmaktan başka bir anlam taşımaz.
***
Bir hadis-i kudside buyruldu ki: “Her kim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona karşı harb ilân ederim. Kulum, kendisine emrettiğim farzlardan, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık sağlayamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır; nihâyet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse, onu mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu korurum.”[Buhârî, Sahih, Rikak 38]
Demek ki, farzlar ve nâfilelere devam etmek, Allah’ın kulunu sevdiğine işarettir…
Allah (c.c.) bir kulu sevdiği zaman, onun her işinde bu sevgi ve yardımın tesiri görülür...
Dostlarına düşmanlık edenlere, Allah Teâlâ harb ilan eder. Böyle bir harbin galibininse kim olacağı aşikârdır.
***
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdular: Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman Cebrâil’e:
- “Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder. Cebrâil onu sever ve sonra gök ehline:
- Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz, diye seslenir. Göktekiler de o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.
Allah Teâlâ bir kula buğzettiği zaman, Cebrâil’e:
- “Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrâil de onu sevmez. Sonra Cebrâil gök ehline/meleklere:
- Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin, der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler. Sonra yeryüzündekilerde de o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır.”[Müslim, Sahih, Birr, 157]
Velhasıl, Allah Teala’nın kulunu sevmesi gizli kalmaz…
O, sevdiği kulunu gökyüzünde meleklere, yeryüzünde sâlih kullarına da sevdirir.
O bakımdan insanlar, toplumdaki durumlarına bakarak, Allah katındaki yerlerinin ne olduğunu kat’i olarak bilmeseler/bilemeseler de az-çok tahmin edebilirler.
Allah’ın kulunu sevdiğinin alâmeti, Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın, Kulumu sevince de ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum, gök ehli, yeryüzündekiler,