Sorular | Soru sor

Tevbe ikidir…

Hocam kaç türlü tevbe vardır, Allah’ın tevbesi ne demektir? Slm


Son devir dersiâmlarından, Nakşî yolu Müceddidîn kolu zincirinin son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri buyurmuşlardır ki:

“Tevbe ikidir:

1. Cenab-ı Hakk’ın tevbesi ki, azabından rahmetine rücûu… (Yani azap etmekten vazgeçip rahmet etmeye teveccühüdür/yönelmesidir.)

2. Kulların tevbesi… Zâhiren ve bâtınen günahtan ibâdete rucûudur. (Günahı-isyanı, fısk u fücûru terk edip ibadet-tâat, hayır ve hasenata, iyiliğe-güzelliğe yönelmesi, dönmesidir.) [Ali Erol, Hatıratım, s. 79]

***

Kulların tevbesi de bazı kısımlara ayrılır. Mesela İmam Gazali (k.s.) hazretlerine göre tevbe eden insanlar, dört tabakadırlar:

Birinci tabaka:

Günahkâr bir kimsenin tevbe etmesi, ömrünün sonuna kadar, tevbesinde dosdoğru kalmasıdır. Böylece günahkâr, kusurlarını telâfi eder. Nefsi ikinci bir defa günaha dönmeyi tasarlamaz. Ancak âdetlerde, beşerin kurtulmadığı hatalar bu hükmün dışındadır.

Evet, beşer peygamberlik mertebesinde olmadıkça bu hatalardan kurtulamaz. İşte tevbe üzerinde istikamet bu demektir. Tevbe´nin sahibi, hayırları elde eden, günahları hasenelerle değiştiren bir kimsedir. Bu tevbeye “tevbe-yi nasûh” denir. Bu nefse “nefs-i mutmainne” denir. Öyle bir nefs-i mutmainne ki, Rabbinden razıdır ve Rabbinin katına rızasına mazhar olduğu halde dönüş yapar.

Bunlar o kimselerdir ki, Rasûlullah’ın (s.a.v.) şu hadîs-i şerîfiyle onlara işaret vardır:
Allah´ın zikriyle âdeta mest olan müteferridler herkesi geçtiler. Zikir onlardan ağır yüklerini kaldırmıştır. Onlar kıyamet gününde hafif yüklü olarak mahşere varırlar!...[Tirmizî]

***

İkinci tabaka:

Tevbe eden, ibâdetlerin esaslarında istikamet yolunda yürüyen, fâhiş günahların büyüklerinin tümünü terkeden bir kimsedir.

Ancak bu kimse arada sırada arız olan günahlardan bir türlü kurtulamaz. Fakat bu günahları da kasden veyahut maksadını buna yöneltmek suretiyle yapmaz. Bunları yapmak azmi kendisinde olmaksızın ancak hallerin cereyan ettiği yollarda bunlarla müptela olur. Fakat bunları yaptıkça nefsini kırar, pişman olur, teessüf eder. Yeniden bu günahları önüne çıkaran sebeplerden sakınmak için gayret gösterir. Bu nefis, mülheme nefis olmaya uygundur; zira mülheme nefis, sahibini kötü hedefinden ikaz eder. Rabbi ona yanlışlarını ilham eder.

Bu mertebe her ne kadar birinci tabakanın mertebesinden aşağı ise de yüksek bir mertebedir. Bu, tevbe edenlerin çoğunun durumudur. Çünkü şer, ademoğlunun çamurundan yoğrulmuştur. Ademoğlu az şerden kurtulabilir. Ademoğlu´nun çalışmasının en son gayesi; hayır tarafının şer tarafına ağır basmasıdır ki mizanı ağırlaşsm, hasenat kefesi ağır gelsin.

Seyyiat kefesinin tamamen boş kalmasına gelince, bu gayet uzak bir ihtimaldir.

Bunlar için Allah Teala’nın güzel bir va’di vardır!

“Ufak-tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince; bil ki Rabbin, mağfireti/bağışı bol olandır.... “ [Necm suresi, 32]

***

Üçüncü tabaka:

Kişinin tevbe etmesi, bir müddet istikamet üzere yürümesi, sonra bazı günahlarda şehvete maruz kalması, şehvet kastıyla, o günahları, şehveti kahretmekten aciz olduğu için işlemesidir. Ancak bununla beraber ibâdetlere devam eder, kudret ve şehveti olmasına rağmen günahların bir kısmını terkeder, ancak onu bir veya iki şehvet mağlup etmiştir, o şehveti de yoketmeye ve şerrinden sakınmaya Allah´ın kendisini muktedir kılmasını istediği halde onu yapar. Şehvetini yerine getirdiği durumda bile temennisi budur. Arzusu geçtikten sonra pişman olur ve şöyle der:

´Keşke onu yapmasaydım! Gelecekte ondan tevbe edeceğim. O şehveti kahretmek hususunda nefsimle mücâhede edeceğim!’

Fakat nefsi kendisine birtakım mazeretler gösterir, zaman-zaman tevbesini tehir eder. Günden güne geciktirir. İşte bu nefis müsevvile (kolaylaştırıcı, süslendirici, ya da asıl itibariyle bu nefis, nefs-i levvâme) diye adlandırılan nefistir.

Bu nefsin sahibi, haklarında Allah Teâlâ´nın şöyle buyurduğu kimselerdendir:

“Başka bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler. İyi bir işle kötü bir işi birbirine karıştırdılar. [Tevbe suresi, 102]

Bu kimsenin durumu, ibâdetlere devam etmesi ve yapmış olduğu günahtan nefret etmesi bakımından ümitlidir. Allah´ın (c.c.) onun tevbesini kabul etmesi umulur. Sonucu ise, tevbeyi tehir ettiği için tehlikelidir. Bazen tevbe imkânı bulamadan ölür….

***

Dördüncü tabaka:

Tevbe ederek bir müddet istikamet üzerine yürüyüp, sonra günahı veya günahları nefsinde tevbe etmeyi niyet etmeden ve yapmış olduğu günahlardan ötürü hasret çekmeden işlemesidir. Şehvetlerinin arkasından koşan bir gafil gibi dalar…

İşte bu kimse günahta ısrar eden biridir... Bu nefis, hayırdan kaçan ve şiddetle kötülüğü emreden nefislerdendir, yani nefs-i emmâre!.. Böyle bir nefsin kötü sonucundan korkulur! Bu nefsin durumu Allah´ın meşiyetindedir. Eğer hayatı kötülükle sonuçlanırsa, ardı gelmeyen bir şekavete girmiş olur! Eğer iyilikle sona erip tevhid üzerinde ölürse, bir zaman sonra da olsa ateşten kurtulması beklenir. Bizim muttali olmadığımız gizli bir sebepten dolayı affın şümulüne dahil olması da aklen muhal değildir. Nasıl ki bir hazine görmek için harabelerin arasına giren bir insanın, hazine bulmasının muhal olmadığı ve öğrenmeksizin, âlim olmak için evinde oturanın âlim olmasının da muhal/imkânsız olmadığı gibi...

Ebû Muhammed Sehl et-Tüsterî (k.s.) demiştir ki:

“Âlimlerin de hepsi ilmiyle amel edenler hariç mahrumdurlar, ilmiyle amel edenler de ihlâs sahipleri hariç mahrumdurlar. İhlâs sahipleri de büyük bir tehlike üzerindedirler.”…

Rabbim cümlemize ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’e ve evladına nasuh tevbeler nasip etsin. O tevbe üzere ruhlarımız kabz eylesin. Amin...

Tevbe ikidir, Cenab-ı Hakk’ın tevbesi, Kulların tevbesi, dört tabaka,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com