Kur'an Yedi Harf Üzere Nâzil olmuştur
Hocam, Kur’an’ın 7 babdan 7 harf üzerine inmiş olması ne demek? Bu konudaki hadisler sahih mi? Açıklarsanız memnun oluruz. Slmlar
Arapların, fıtratından kaynaklanan, harflerinde, ses ve sedalarında birbirinden ayrı lehçeleri vardı… Edebiyat kitapları bunları açıklamaya ve birbiriyle karşılaştırmaya çalışmıştır. Arzu edenler oralara bakabilir.
Her kabilenin birçok kelimede, diğerlerinde olmayan telaffuz ve i'rab farkı (lahni) vardı. Ancak Araplar arasında Kureyş'e mahsus olan;
- Beytullah'a komşuluk,
- Hacılara su temini,
- Mescid-i Haram'ın imarı,
- Ticarette öncülük etme gibi âmiller…
Kureyş lugatini, Arapça'nın diğer kolları arasında başa geçirmiştır. Dolayısiyle bütün Araplar, Kureyş lehçesini kendi lehçelerinden üstün tutmuşlardır…
Arapların, bir mânâ hakkındaki lehçeleri, farklılık vecihlerinden bir vecihle değişik olunca; Allah Teala'nın, Rasûlü Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) vahyettiği Kur'ân i'câz mânâsı ile harflerinin ve kıraat vecihlerinin hâlis olanını kendinde toplamış olduğundan, kemâle ermiş oluyordu. Bu ise onlara, okumayı, ezberlemeyi ve anlamayı kolaylaştırıyordu.
***
Kur'ân'ın Yedi Harf Üzere İnişiyle İlgili Hadisler
Çeşitli yollardan rivayet edilen sahih hadislerde Rasûlüllah'ın (s.a.v.), Kur'an'ın yedi harf üzere indiğini belirten ifadelerine şahit oluyoruz. Bu hadislerin en açık olanı, Buharî ve Müslim tarafından rivayet edilen ve lafzı Buhârî'ye ait olan şu hadistir:
Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki: “Rasûlullah {s.a.v.) henüz hayatta iken Hîşam b. Hakim'in el-Furkan sûresini okuduğunu duydum. Kıraetine kulak verdim, baktım ki, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) bana okutmadığı bir çok harf üzere onu okuyor. Namazdayken neredeyse yakasına yapışacaktım. Ama selâm verinceye kadar onu bekledim. Sonra yakasına yapıştım ve,
- Bu sûreyi sana kim okuttu? dedim.
- Rasûlüllah okuttu, deyince,
- Yalan söylüyorsun. Allah'a yemin ederim ki, Rasûlüllah (s.a.v.) okuduğun sûreyi bana okuttu” dedim ve onu sürükleyip Rasûlulah’a {s.a.v.) götürdüm. Yâ Rasûlallah, dedim. Ben bunun, beni okutmadığın harfler üzere el-Furkan sûresini okuduğuna şahit oldum. Oysa siz bana el-Furkân sûresini okutmuştunuz. Rasûlüllah (s.a.v.) yakasını bırak yâ Ömer dedikten sonra ona,
- Oku yâ Hişam dedi. Hişam, daha önce kendisinden duyduğum şekiide okudu. Rasûlullah (s.a.v.),
- “Böyle indirilmiştir” buyurduktan sonra devamla dedi ki: “Muhakkak ki bu Kur'an, yedi harf üzere indirilmiştir; kolayınıza gidenini okuyunuz.” [Buhârî, Sahih, 6, 185; Taberî tefsirindeki rivayette 1, 10; İmam Ahmed'in Müsned'inde 1, 24; ez-Zerkeşî'nin el-Burhan fî Ulûmi'l-Kur'an'ındaki rivayet de buna yakındır: 1, 211]
Görünen o ki; Kur'an'in yedi harf üzere nuzûlü hadisi, sahabeden sayılamayacak kadar büyük bir topluluk tarafından rivayet edilmiştir. Hafız Ebu Ya'lâ'nın müsnedinde [el-Mevsulî, er-Risâletu'l-Mustatrafe, s. 53-54] Hz. Osman’ın (r.a.) bir gün minberden şöyle dediği rivayet edilir:
“Allah hakkı için, sizden kim Rasûlullah’ın (s.a.v.), ‘Muhakkak ki Kur'an-ı Kerim yedi harf üzere indirilmiştir ve her biri şâfi ve kâfidir’ dediğini hatırlıyor?”
Hz. Osman kalktığında, bu hadisi hatırladıklarını söyleyenler de ayağa kalktı. Sayılamıyacak kadar çoktular. [Süyûtî, el-ltkan, 1, 78]
Sayılmayacak kadar çok olan bu topluluğun bu mevzuda aynı şeyi ifade etemeleri, bazı âlimlerin bu hadisin mütevatir olduğunu söylemelerine sebep olmuştur. Bunu ileri sürenlerin başında da Ebu Ubeyd el-Kasm b. Sellâm gelmektedir. Rivayet, sonraki nesillerde tevatür derecesine yükselememişse de, Rasûlüllah’ın (s.a.v.) ifade buyurduğu bu dinî hakikati pekiştiren zikrettiğimiz hadislerin sıhhati bizim için yeterlidir. [Bkz. el-ltkan, 1, 85; eI-Burhan, 1, 224]
Rasûlullah’ın (s.a.v.) “Hepsi de şâfidir, kâfidir” sözü, Allah Teala'nın, Kur'an'ın sıfatı hakkındaki şu kelâmı gibidir: “Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet (olan Kur'an) geldi,” [Yûnus suresi, 57]
Allah (c.c.), Kur'ân'ı mü'minler için bir şifa kılmıştır. Onun öğütleriyle mü'minler, gönüllerine bulaşan hastalıklardan, şeytanın vesvese ve çarpmalarından şifa bulurlar. Âyetlerinin beyanı, Rasûlullah’ın sözleri ile Kur'ân onlara kâfî gelir.
İbn Cezerî (rh.) demiştir ki: Sabit olduğu gibi Kur'ân yedi kapıdan yedi harf üzere inmiştir. Kur'ân'dan önceki kitap(lar) ise, bir kapıdan bir harf üzere inmiştir. Bunun sebebi diğer peygamberler kendi kavimlerine gönderilmişlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) ise beyaz-siyah, Arap-Acem bütün milletlere gönderilmiştir.
Ancak Kur'an, kendi dilleriyle gönderilen Arapların lugatları değişik ve dilleri arasında farklılık vardı… Onlardan birine kendi lugatından diğerinin lugatına veya kendi lehçesinden diğerinin lehçesine geçmesi zor idi, hatta bir kısmının buna gücü yetmez ve öğrenemezdi… Nitekim hadisi şeriflerde işaret edildiği gibi onların arasında kitap okumasını bilmeyen ihtiyar erkekler ve kadınlar bulunuyordu. Eğer onlardan lehçelerini bırakmaları ve başka lehçeye geçmeleri istenseydi; bu, altından kalkılmaz bir yük ve kendilerinden tabiatlarının kabul etmeyeceği bin şey istenmiş olacaktı.[Muhammed Ali Sâbûnî, Kur'ân İlimleri, Çev. Zeynel Abidin Tatlılıoğlu, İnsan Yayınları, İstanbul, 1996]
***
Kur'ân'ın yedi harf üzere inmesinin hikmeti şu şekilde özetlenebilir:
Ümmî bir kavme, okuma ve hıfzetmede kolaylaştırma: Araplardan her kabilenin bir lisanı (yani lehçesi) vardı. Şeriatları hıfzetme, onların alıştıkları şeylerden olması şöyle dursun, bu konuda hiç bilgi ve tecrübeleri yoktu. Bu hikmeti, hadisler apaçık ifadelerle belirtmiştir.
Nitekim Übeyy (r.a.) şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Cibril ile Ahcâru'l-Mirâ'da buluşup,
“- Ey Cibril, ben ümmî bir kavme gönderildim. Bunların arasında oğlanlar, küçük kızlar (köle ve cariyeler), yaşlı ve zayıf erkekler, kocakarılar, ömründe kitap okumamış adamlar var, dedi. Cibril de,
- Kur'ân'ı yedi harf üzere okusunlar, dedi.
- Allah bana Kur'ân'ı bir harf üzere okumamı emretti. Ben; ‘Rabbim, ümmetime (onu kolaylaştırıp) hafiflet’, dedim. (Cibril),
- Allah sana, Kur'ân'ı ümmetine bir harf üzere okutmanı emrediyor, dedi. Rasûlullah da, ‘Allah'tan afiyet ve mağfiretini dilerim. Ümmetim buna güç yetiremez’, dedi.”[Bkz. Buhârî, Sahih, 6, 185; Tirmizî de hadisin hasen-sahih olduğunu söyler, bkz. el-Burhan, 1, 227]
***
Velhasıl, görüldüğü gibi yedi harfle ilgili olarak yapılan tariflerde ileri sürülen misallerin önemli bir kısmı, mütevâtir kırâatlarla alakalıdır. Bunlar istisna edildiği zaman geriye kalan vecihler, yedi harf hakkında yapılan, 'Eşanlamlı kelimeleri birbirinin yerine koyarak okuma' şeklindeki tarifı destekler mahiyettedir.
Böylece denilebilir ki, söz konusu tarifler içerisinde en dikkate değer olanı, büyük müfessir Taberî'nin (rh.) ileri sürmüş olduğu, “Yedi harften maksat, aynı manaya gelen lafızların birbirlerinin yerine konularak okunması” şeklindeki tariftir. Tabii ki burada yer alan husus da Kur'ân'ın tamamı için değil, belirli âyetler için söz konusudur.
Ayrıca şunu da ifade etmek lâzım; kolaylık maksadıyla öngörülen bu ruhsat, Hz. Osman'ın Mushafları çoğaltmasıyla bir harfe indirilmiştir. Bundan dolayı yedi harfin muhafazası Müslümanlar üzerine terettüp eden bir vecîbe değildir. Bu da gösteriyor ki, yedi harf meselesi bugün için tamamen tarihî bir vâkıa mahiyetindedir.[Muhsin Demirci, M.Ü. İlahiyat Fak. Vakfı Yayınları]
***
Meselenin Bâtınî-Manevî Cihetine Gelince…
İnsana verilen “yedi anahtar”
Nakşî yolu Müceddidîn kolu silsilesi (kaddesallâhü esrârahüm ecmaîn) hazerâtının 33’üncü ve sonuncu halkasını teşkil eden, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin zâhiren ve bâtınen hakkıyla-kemâliyle-tamamiyle vârisi bulunan Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri de meselenin bâtınî yönüne işaret ederek şu izahlarda bulunmuşlardır:
İbn-i Mes‘ûd'dan (r.a.) rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte beyan olunur ki: “Ve nezele’l-Kur’ânu min seb’ati ebvâbin alâ seb’ati ahrufin” (Kur’an yedi kapıdan 7 harf üzere nazil olmuştur).
“Kur'ân-ı Kerim 7 kapıdan nâzil olmuştur.”
İnsanlara da 7 anahtar verilmiştir.
Birinci anahtar, kalb.
Kalbi nûr ile dolan kimseye bir kapı açılır. Kur'ân'ın bir türlü mânâsını vermeğe vâkıf olur.
İkinci anahtar ruh.
Rûhu nurlanan kimseye, diğer bir kapı açılır ve başka bir mânâ vermeğe muktedir olur.
Öbür anahtarlar da; sır, hafî, ahfâ, nefs-i nâtıka, nefs-i küllî'dir.
İşte bu latâif-i seb‘anın (yedi latîfenin) hepsini nûr ile dolduran kimseye yedi kapı açılmış olur ki, her biriyle bir başka esrâra vâkıf olur. [Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 118]
Ruh, Sır, Hafî, Ahfâ, i'râb, Kur'ân Yedi Harf Üzere Nazil olmuştur, bab, lehçe, i'câz, lahn, Kureyş lugati, kalb, nefs-i nâtıka, nefs-i küllî,