Mehrin çeşitleri…
Kaç çeşit mehir vardır, mehr-i muaccel ve mehr-i müeecel farklı mıdır? Söz ve nişanlılık esnasında alınıp verilen zinetler mehr-i muaacel, boşanma durumunda verilense mehr-i müeecel adını mı alır?
Mehir genel olarak mehr-i müsemma ve mehr-i misil olmak üzere ikiye ayrılır. Mehr-i müsemma da muaccel ve müeccel diye kendi içinde ikiye ayrılır.
(1) Mehr-i müsemma: Bu, nikâh akdi sırasında veya daha sonra eşlerin karşılıklı rıza ile belirledikleri mehirdir: "Eğer siz, onları kendilerine temas etmeden önce boşar, fakat daha önce onlara bir mehir tayin etmiş bulunursanız, bu tayin ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır." [Bakara suresi, 237]
Mehr-i müsemma da peşin verilip verilmeme durumuna göre ikiye ayrılır:
a) Mehr-i muaccel: Eşlerin miktarını belirledikleri mehir, nikâh akdi sırasında ödenebileceği gibi, sonraki bir tarihte de ödenebilir. İşte akit sırasında peşin olarak ödenen mehre "mehr-i muaccel” yani peşin mehir denir.
Eşler, mehrin miktarını belirlemekle birlikte, ödeme şeklini tesbit etmemişlerse, peşin ödenecek miktar örfe göre belirlenir. Örf-âdet-gelenek, tamamının peşin veya ileride ödenmesi yahut bir bölümünün, mesela üçte birinin veya yarısının peşin, geri kalanının sonradan verilmesi şeklinde meydana gelmişse buna göre hareket edilir. Çünkü mehrin ödeme şekli üzerindeki örf, aksi kararlaştırılmadıkça eşler arasında şart koşulmuş gibidir. Hadis-i şerifte; "Müslümanların güzel gördüğü şeyler Allah nezdinde de güzeldir"[Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 379] buyurulmuştur.
Bazı fakihler, zifaftan önce kadına mehrin bir kısmını vermeyi müstehap görürler. Bu hususta, Hz. Ali'nin (k.v.), Fâtıma (r.anhâ) ile evlenirken zifaftan önce mehir olarak zırhını vermesi uygulamasına dayanırlar. Bu evlilik Medine'de, Hicret'in ikinci yılında vuku bulmuş ve mehrin ödenmesi mevzuunda Medîne örfüne uyulmuştur. [M. Muhyiddîn Abdülhamîd, el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye, s. 140, 141]
Bugün Mısır'da geçerli olan örfe göre, genel olarak, mehrin üçte ikisi peşin alınır. Fas'ta ise mehrin yarısı peşin ödenir.[Halil Cin, İslâm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara, 1974, s. 218]
b) Mehr-i müeccel: Mehrin tamamını peşin olarak değil de, evlenmenin sona ermesi, beş yıl, on yıl sonunda veya kocanın ölümü halinde ödenmesi kararlaştırılabilir. İşte bu şekilde, ödenmesi belirli bir vadeye bağlanmış olan mehir "mehr-i müeccel” yani vadeli mehir adını alır.
Bu durumda kadın, belirlenen vade gelmeden önce mehri isteyemez. Miktarı belirlendiği halde, ödeme şekli belirlenmemiş olan ve bu hususta örf de bulunmayan durumlarda, mehir; boşanma veya eşlerden birisinin ölümü halinde peşine dönüşür.
Boşamanın kesin (bâin) veya cayılabilir/dönülebilir (ric'î) olması arasında bir fark yoktur. Ancak, ric'î boşama halinde mehir, iddetin sonunda peşin mehre dönüşür. [Mehmed Zihni, Nimet-i İslâm, İstanbul, 1976, s. 641 vd.]
(2) Mehr-i misil: Kadının emsaline göre takdir edilen mehir. Kadın, şu durumlarda mehr-i misle hak kazanır:
a) Nikâh akdinde mehrin zikredilmemiş olması halinde mehr-i misil gerekir. Mehrin zikredilmemesi, akdin fesadını gerektirmez. Çünkü nikâh, evlenecek olan çiftlerin icab ve kabûlüyle tamam olur. Mehir ise nikâhın rüknü değildir ve bundan dolayı nikâh akdinin in’ikat/bağlanması ve sıhhati / geçerliliği, mehrin zikredilmesine bağlı değildir. Mehir zikredilmediği halde koca vefat ederse, karısı mehr-i mislini terikeden alır, karı vefat ederse vârisleri kocadan mehri misli alırlar.
b) Mehrin, tayin edilmiş olmakla birlikte mehir hakkında bilgisizliğin fazla olması (el-Cehâletü'l-fâhişe) veya gayr-i mütekavvim bir mal olarak tayin edilmesi halinde mehr-i misil gerekir. Mehrin ev, araba, hayvan, elbise vb. şekilde mutlak olarak zikredilmesi halinde fâhiş cehaletten sözedilir ve bu durumda mehr-i misil gerekir. Çünkü bu cins isimler farklı vasıflarda ve değerlerde olabileceğinden anlaşmazlık ve çekişmeye götürür. Meselâ, mutlak olarak ev denildiğinde evin müstakil, büyük veya küçük olması, manzarası vb. gibi problemleri beraberinde getirebilir. Bunun yanında şeriatın domuz, içki gibi mütekavvim mal kabul etmediği şeylerin mehir olarak tayini halinde bunlar geçersizdir ve mehr-i misil tahakkuk eder.
c) Taraflar arasında mehr-i ortadan kaldırma hususunda bir anlaşma varsa yine mehr-i misil gerekir. Mehir, Şâriin nikâh akdinde uyulmasını emrettiği hükümdür. Bundan dolayı tarafların mehri kaldırma yetkisi yoktur. Eğer akde bitişik bir şartla onu kaldırmaya teşebbüs ederlerse bu şart fâsiddir. Bu durumda akit sahih, şart ise geçersiz olur. Bunun en önemli misâlini şigar evliliği oluşturmaktadır. Şigar evliliği iki kadının mehir zikredilmeksizin birbirine karşılık olmak üzere iki erkekle evlendirilmesidir. Burada nikâh akdi geçerli fakat şart geçersizdir ve mehir zikredilmediğinden mehr-i misil gerekir. Şigar evliliği Ahmed b. Hanbel, İmam Mâlik ve İmam Şafiî'ye göre fâsiddir [el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi, Kahire, 1327-28/1910, II, 282-283; Molla Hüsrev, Dürerü'l-Hukkâm Şerhu Gureri'l-Ahkâm, İstanbul, 1979, I, 342; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, Bulak 1315, I, 309-311; M. Ebû Zehre, el-Ahvâlu'ş-Şahsiyye, Kahire, 1368/1948, s. 182-183; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul, 1985, II, 6, 119-120, 140-142]
d) Mehrin zikredilip zikredilmediği hususunda karı-koca arasında ihtilâf ortaya çıkarsa Mehr-i misil gerekir. Ancak hangisi delil getirirse kabul olunur. Delil getiremezlerse mehir zikredilmedi diyenden (inkâr edenden) yemin istenir. Yeminden kaçınırsa (nükul), mehrin zikredildiğini söyleyenin davası sabit olur. Yemin ederse mehr-i misil gerekir [Molla Hüsrev, a.g.e., I, 347]
Mehrin çeşitleri, Mehr-i müsemma, Mehr-i muaccel, Mehr-i müeccel, Mehr-i misil,