Namazı terketmenin hükmü…
Sorum: Tembellik, ihmâl veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden insanın durumu nedir, bu konuda dinin hükmü nasıldır? Tşk ederim
Namazın; akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her Müslümana farz olduğu hususunda âlimler arasında görüş birliği vardır.
Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet yani vekâleten yerine getirme geçerli değildir.
Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma’ delilleriyle sabittir.
Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık (günahkâr) olur.
Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Onlar günahkârlara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen (şu yakıcı ateşe sokan) nedir? Günahkârlar (suçlular) şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik…” [Müddessir suresi, 74/40-43]
"Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular. Onlar bu taşkınlıklarının cezasını yakında göreceklerdir. Fakat tevbe edip, iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır." [Meryem suresi, 19/59-60]
"Vay o namaz kılanların haline ki, onlar kıldıkları namazdan gâfil/habersizdirler" [Mâûn suresi, 107/4-5]
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuştur: "Bilerek namazı terkeden kimseden, Allah ve Rasûlunün zimmeti (himâyesi-koruması) kalkar." [Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 238, VI, 461]
"Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gitmiş olur." [Buhârî, Sahih, Mevâkît,13, 34; Nesâî, Sünen, Salât,15]
"Kim, önemsemeyerek üç cuma namazını terkederse, Allah Teâlâ onun kalbine mühür vurur." [Nesâî, Sünen, Cumâ, 2; Tirmizî, Sünen, Cuma 7; İbn Mâce, Sünen, İkâme, 93]
Hanefilere (rahımehumullah) göre, tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz; ancak günahkâr, fâsık olur. Kendisi bu hususta uyarılarak tevbeye çağrılır… Kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib-terbiye maksadıyla dövülür.
Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir. [İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, Mısır, yyy., I, 326; eş-Şürünbülâlî, Merâkı’l-Felâh, Mısır 1315, s. 60; ez-Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, Dimaşk 1985, I, 503]
Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır, kafir olur ve tevbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır. [İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, Mısır yyy., I, 87; eş-Şirâzî, el-Muhezzeb, el-Nalebî tab'ı, I, 51; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire yyy., II, 442-447; ez-Zühaylî, a.g.e., I.503, 504; et-Tevbe, 9/5; Buhârî, Sahih, Diyât, 6; Müslim, Sahih, Kasâme, 25, 26]
Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; "Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın" [Ebû Davûd, Sünen, Salât,11; İbn Mâce, Sünen, Salât,10; Nesaî, Sünen, Mevakît, 53] buyurulur.
Fakihlerin/âlimlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazım vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir. Cenab-ı Hak, kendisine ortak koşmanın dışında kalan günahları dilerse affeder. Namazı da içine alabilen bu affın kapsamıyla ilgili çeşitli nasslar vardır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediği kimseyi affeder." [Nisâ suresi, 4/48]
Ubâde b. es-Sâmit'in (r.a.) naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:
"Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ Cennet’ine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar." [Ebû Dâvûd, Sünen,Vitr, 2; Nesâî, Sünen, Salât, 6; Dârimî, Sünen, Salât, 208; Mâlik, Muvatta', Salâtül-Leyl, 14]
Ebû Hureyre’nin (r.a.) naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur: “Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel! Aksi halde şöyle denilir: ‘Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?’ Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır.” [Tirmizî, Sünen, Salât, 188; Ebû Dâvûd, Sünen, Salât, 145; Nesaî, Sünen, Salât, 9, Tahrîm, 2; İbn Mâce, Sünen, İkame, 202]
Bu duruma göre, farz namazların eksisini sünnet ve diğer nafile namazlar tamamlamaktadır. Farz, vacib veya sünnet ayırımı yapılmaksızın ibadetlerin yerine getirilmesi mü’minin gayesi olmalıdır. Çünkü bu, dünyevî huzur-sükûn ve mânevî saadet kaynağı olması yanında, ahiret için de en büyük hazırlıktır.
akıllı, Namazı terketmenin hükmü, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş, Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar, Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık (günahkâr) olur,