Sorular | Soru sor

Nişan 1 şakaları…

Soru: Her yıl olduğu gibi bu yıl da nisan ayı gelmek üzere. Pazar günü 1’i. Dolayısiyle “Nisan 1” şakaları da kaçınılmaz. Bu sözde şakanın kaynağı nedir, İslamda şakanın ve şakalaşmanın ölçüsü ve örnekleri nasıldır? Tşk ederim

“Nisan 1 şakaları ve İslâm'ın mizah anlayışı” başlıklı -önceki yıllara ait- bir yazımızda sorduklarınıza cevap teşkil edecek mahiyette şunları söylemişiz:

“İlk olarak Fransa'da başlayan ‘Nisan 1’ şakaları zamanla bütün Avrupa'ya yayılmış, tabiatıyla ülkemizde de kısmen kabul görmüştür.

“Fransa'da eskiden beri kullanılan takvim Kral 9. Charles zamanında değiştirilir. Dolayısıyla yılbaşı da değişir ve nisan ayının 1'ine denk gelen yılbaşı ocak ayının 1’ine alınır. Yılbaşı eğlenceleri de, ocak ayının ilk gününe aktarıldığı halde Fransa'da bazı insanlar, kralı alaya almak gayesiyle, nisan ayının ilk gününde yalancıktan tebrikleşerek birbirini aldatmaya başlamışlar. Bazı kaynaklara göre de, eski Fransız millî takviminin “yılbaşı” olan bu günü unutmamak için böyle bir yola başvurdukları söylenir. Ki, böylece “Nisan 1” şakaları başlamış, zamanla dünyanın her yerine yayılmış… Ülkemiz ve toplumumuz da Batı’nın hemen her olumsuzluğundan olduğu gibi bundan da etkilenmiş, nasibini almış maalesef!..

“Ancak Batı menşe'li bu şakalar, ölçüsüz ve çoğu zaman da insanı alaya alıcı, küçük düşürücüdür. Halbuki İslâm’da şaka, ölçülü-seviyeli ve sevgiyi artırıcıdır.

"Dinimiz, belli ölçüler çerçevesinde kalınmak şartıyla mizaha-şakalaşmaya da yer verir… Bu ölçüler korunmak kaydıyla yapılan şakalar, hem dinlendirici, hem de insanlar arasında sevginin-muhabbetin artmasına vesîle olur.

“Günlük hayatımızda şakaya tamamen kapalı olmak ciddiyet olarak ifade edilirse de, her şeyin fazlası ifrat, azı da tefrittir (artı ve eksi kutuplu aşırılıktır), hoş karşılanmaz. Başka bir ifadeyle, sulu-aşırı şakacılar da somurtkanlar da fazla sevilmez.

Kısacası dinimiz, şakayı-şakalaşmalı tecviz etmiş; ancak ölçü ve sınırlarını da belirtmiştir…” http://www.mollacami.com/node/14686

***

Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: "(Ashab'tan bir kısmı):

- "Ey Allah'ın Rasûlü! Sen bize şaka yapıyorsun!" demişlerdi.

- "Şurası muhakkak ki (şaka da olsa) ben sadece hakkı (hakikatı-gerçeği) söylerim!" buyurdular." [Tirmizî, Sünen, Birr 57, Hadis no: 1991]

***

Enes (r.a.) anlatıyor: "Bir adam Efendimiz’e (s.a.v.) gelerek:

- "Yâ Rasûlellah Beni bir deveye bindir!" dedi. Efendimiz (s.a.v.) de:

- "Ben seni devenin yavrusuna bindireceğim!" dedi. Adam:

"Ey Allah'ın Rasûlü, ben deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez ki!)" deyince, Sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz::

"Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?" buyurdular." [Tirmizî, Sünen, Birr 57, Hadis no: 1992; Ebu Davud, Sünen, Edeb 92, Hadis no: 4998]

Yine Hz. Enes (r.a.), Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), kendisine: "Ey Zû'l-üzüneyn (iki kulaklı)" diye hitap ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı kasdettiğini rivayet etmiştir." [Tirmizî, Birr 57, Hadis no: 1993 Ebu Davud, Edeb 92, Hadis no: 2005]

***

Useyd İbnu Hudayr (r.a.) anlatıyor: "Ensardan mizahçı bir zat vardı. (Bir gün yine) konuşup yanındakileri güldürürken Rasûlullah (s.a.v.) elindeki çubuğu (şaka yollu) adamın böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam:

- "Ey Allah'ın Rasûlü (canımı yaktınız). Müsaade edin kısas yapayım!" dedi. Efendimiz (s.a.v.) de: "Haydi yap!" buyurdu. Adam:

- "Ama üzerinde gömlek var, benim üzerimde yoktu (kısas tam olması için çıkarmalısınız)!" dedi.

Adamın talebi üzerine, Efendimiz (s.a.v.) gömleğini kaldı(rıp böğrünü aç)tı. Adam, Rasûlullah'ı kucaklayıp böğrünü öpmeye başladı ve:

- "Ben bunu arzu etmiştim ey Allah'ın Rasûlü!" dedi." [Ebu Davud, Sünen, Edeb 160, Hadis no: 5224]

***

Abdullah İbnu's-Sabit İbni Yezid İbni's-Saib babası tarikiyle-vasıtasiyle ceddi/dedesi (Yezid İbnu's-Saib)’den (radıyallahu anhum) naklediyor:

"Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Sizden kimse, ne şaka ne de ciddi olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin." [Ebu Davud, Sünen, Edeb 93, Hadis no: 5003; Tirmizî, Sünen, Fiten 3, Hadis no: 2161]

İbnu Ebi Leyla (r.a.) anlatıyor:

"Rasûlullah’ın (s.a.v.) Ashabının (r. anhüm ecmain) bize anlattıklarına göre, onlar bir sefer yürüyüşünde idiler. (Bir konaklama sırasında) içlerinden biri uyurken, arkadaşı gidip ipini alır. Uyanınca ipini bulamayan zat (kaybettim diye endişe eder) korkar. (Duruma muttali olan) efendimiz (s.a.v.): "Bir Müslümana bir başka Müslümanı korkutmak helal olmaz!" buyurdular." [Ebu Davud, Sünen, Edeb 93, Hadis no: 5004]

Bu hadis, âdeta bir önceki hadisi açıklar gibidir.

Bu alışların yasaklanma sebebi; ciddiyetle yani geri vermemek üzere alış bir nevi hırsızlıktır, böyle bir alışın yasak olacağı açıktır.

Şaka yollu almanın yasaklanmasına gelince… Bunda bir fayda olmadığı gibi, çoğu kere malı-eşyayı almak öfke meydana getirir ve ona eza-cefa-sıkıntı verir. Halbuki, mü'minin başkasına eziyet vermesi caiz değildir. Öyleyse mü’min, eziyete sebep olan davranışlardan, şaka yollu da olsa kaçınılmalıdır.

***

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz latîfe-şaka yaparken belli ölçülere riayet ederdi. Mesela;

– Şaka bile olsa sadece doğruyu söylerdi.

– Şaka da olsa, gereksiz yerde münakaşa etmezdi.

– İnsanları korkutmazdı.

– Alay ederek şakalaşmazdı.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) gibi, O’nun engin musamahasından bir numûne-örnek olsa gerek, sahabe de şaka yapardı…

İnsan şahsiyetini, izzetini-onurunu rencide eden bütün söz ve hareketler, kul hakkını çiğnemektir. Toplum düzeni, bütün fertlerin haklarına riayet ve onlarla ünsiyet etmekle, görüşüp anlaşabilmekle sağlanır. Kendi hakkının çiğnenmesini arzu etmeyen insanın, bir başkasının hakkını gözetmesi kaçınılmazdır.

Hukuka riayeti temin için Hz. Allah, insanların mallarına tecavüzü haram kıldığı gibi, insan şahsiyetini kırıcı olan her türlü alayı, gıybet, yalan, iftira, dedikodu ve benzeri sözlü tecavüzleri de haram kılmıştır. Bu cümleden olmak üzere çoğu kere muhatabı küçük düşürecek şekilde yapılan fiilî ve sözlü şakalar da Peyfamber Efendimizin (s.a.v.),

"Kardeşinle mücadele etme/tartışma ve şaka etme" [Tirmizî, Sünen, Birr, 58] hadisi ile yasaklanmıştır.

Yalanla eş anlamlı şakalar, bizzat yalan olduğu için haramdır. Ancak şaka; yalan, alay, hakaret gibi aşağılayıcı manada olmamak ve aşırı gitmemek kaydıyla yapılırsa buna müsaade edilmiştir.

***

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:

“ Zahir adında bir bedevî, çölden Rasûlüllah'a (s.a.) hediyeler getirmişti. Dönüp gitmek isterken, Rasûlüllah Efendimiz de ona hediyeler verdi ve;

- "Zahir, bizim çölde yaşayanımızı temsil eder, biz de onun şehirde yaşayanını temsil ederiz" buyurdu. O,(sureta/görürünş itibariyle) çirkin biri olduğu halde, Rasûlüllah (s.a.v.) onu çok severdi. O, alışveriş ederken Rasûlüllah Efendimiz arkasından gelir, onu kucaklar, kendisini adama göstermez ve,

- "Ben kimim?" diye sorardı. Adam döndüğü zaman Rasûlüllahı tanır, sırtını Rasûlüllah'ın göğsünden ayırmazdı. Rasûlüllah (s.a.v.),

"Bu köleyi kim satın alacak" diye sorar, adam da;

- "Ya Rasûlüllah, o halde beni değersiz buluyorsun" derdi. Rasûlüllah (s.a.v.),

- "Allah katında değersiz değilsin, onun katında değerin yüksektir" buyururdu.

***

Hz. Aişe (r.anha) vâlidemiz anlatıyor:

"Bir gün Allah'ın Rasûlu benimle koşarak yarıştı ve ben kendisini geçtim. Zamanla şişmanladığımda benimle tekrar koştu ve bu sefer beni o geçti."

Yine bir gün Âişe vâlidemizle Hz. Sevde annemiz (r.anhuma) Peygamberimizle (s.a.v.) bir yemekte bulamaç aşını yerken Sevde (r.a.)

- "Bu yemeği sevmiyorum" dedi. Âişe (r.a):

- "Yemezsen yemeği yüzüne sürerim" dedi.

Bu konuşma esnasında önce Hz. Âişe, Hz. Sevde'nin yüzüne; sonra Hz. Sevde, Hz. Âişe'nin yüzüne birer parmak bulamaç sürerek şakalaşmışlar… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bunları devamlı bir gülümsemeyle seyretmişlerdir.

***

Hz. Suheyb (r.a.) anlatıyor:

Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Nebî (s.a.):

- "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?" dediler. Ben de:

- "Ey Allah'ın Rasûlü, ben ancak ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince, Rasûlüllahın (s.a.v.) azı dişleri görünecek derecede tebessüm ettiğini gördüm.

***

Sahâbe'den Nueyman el-Ensarî (r.a) şakacı bir kimseydi. Medine'ye tâze meyve ve süt gelince hemen onlardan alıp Rasûlüllah'a (s.a.v.) getirerek;

- "Ey Allahın Rasûlü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim" derdi.
Birkaç gün sonra malın sahibi Nueyman'dan malının bedelini istediği zaman, o kişiyi Resûlüllah'a getirip:

- "Ey Allah'ın Resûlü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene" derdi. Rasûlüllah da,

- "Ey Nüeyman, sen onu bize hediye etmedin mi?" diye sorduklarında, Nueyman:

- "Yâ Rasûlüllah, alırken onun parası yanımda yoktu. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim" deyince, Rasûlüllah güler ve parasını verirdi.

***

İşte bunlar sevimli şakalardır… Sınırları taşmamak, başkasını incitmemek şartıyla arada sırada bu tür şaka yapmak müstehaptır.

Az ve yerinde olan şakayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de tasvip etmişlerdir. Ancak, şakaların devamlı yapılmasından sakınmak gerekir. Bir kısım mübahlar vardır ki, onlara devam edildiği takdirde, günaha dönüşebilirler. Şakanın eziyet, sıkıntı verici ve rahatsız edici olanı yasaktır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ve ashabının yaptığı bu tür şakalar, kırıcı ve yalan cinsinden olmayan şakalardır. Böylesi şakalar ise insanlar arasında muhabbeti arttırır. Lakin her işte olduğu gibi şakada da aşırı gitmemelidir.

El şakaları ve öldürücü, yaralayıcı aletlerle yapılan şakalar tehlikeli olabileceğinden yasaklanmıştır. "Her kim kardeşine -isterse ana baba bir kardeşi de olsa- (korkutmak üzere) demirle işaret ederse, onu bırakıncaya kadar melekler o kimseye lanet ederler. " [Müslim, Sahih, Birr 125 Hadis no: 2616] "Sakın sizden biriniz (din) kardeşine silah ile işaret etmesin. Çünkü işaret eden kimse bilmez ki belki Şeytan o silahı elinden kaydırır, işaret edilen adamı vurur da bu yüzden cehennemden bir çukura yuvarlanır.” [Buhârî, Sahih, Fiten 7; Müslim, Sahih, Birr 126, Hadis no: 2617]

***

Kocanın hanımı ile şakalaşması ve oynaşması, aralarındaki sevgiyi arttıracağı için tasvip görmüş, hatta teşvik edilmiştir. [Ebû Davud, Sünen, Edeb, 84,85,149,7; İbn Mâce, Sünen, Cihad, 40; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 352, 364, 3/67, 5/32]

Ayrıca kinayeli bile olsa alayımsı konuşmak dinen uygun değildir. Hem kul hakkına hem de Alah hakkına girer. Mesela, kötü olduğunu bile bile herhangi bir şey için alaycı bir tavırla, "ne güzel olmuş" demek gibi… Alaycı tavır ve konuşmalardan sakınmak gerekir.

Hadis kitaplarında, kadın-erkek, Rasûlüllah Efendimizin (s.a.v.) kendileriyle alakası-ilişkisi olanlara yaptığı şakalardan daha pek çok örnekler bulmak mümkün… Ancak bu vesileyle bu kadarının yeterli olacağını düşünüyoruz.

Velâsıl şaka yapalım, şakayı sevelim; espriden, latifeden uzak, somurtkan bir insan ve toplum olmayalım. Tıpkı "Kendi nefsin için istemediğin bir şeyi, başkaları için de isteme... Kendin için istediğin bir şeyi, başkaları için de iste" düsturuna uyan atalarımız gibi...

Toplumla olan münasebetlerimizde kırıcı değil, yapıcı olalım... İnsanları küçük düşürücü, alaya alıcı şakaların örf ve âdetlerimizde / geleneklerimizde yerinin olmadığını bilelim.

Eskilerin tabiriyle, latîfenin latif olması gerektiğini hatırdan çıkartmayalım.

Nişan 1 şakaları, Batı menşe'li, Fransa, Kral 9. Charles, Sen bize şaka yapıyorsun, ben sadece hakkı söyleri, latîfe, espri, Beni bir deveye bindir, devenin yavrusuna bindireceğim, Ayrıca bkz.: http://www.mollacami.com/node/14686,

Yorumlar (1)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla