Ric’at meselesi…
Tekrar Selamün aleyküm hocam, kafama takılan bir diğer soru da, ric'at’a iman farz mı, ric'at gerçekleşmiş mi ya da ric'at gerçekleşebilir mi? Şimdiden teşekürler (Allah sizden razı olsun)
Değerli kardeşim;
“Ric’at”ten kastın nedir? Talâk-ı ric’î’deki erkeğin kavlî ya da fiilî ric’atı mı, yoksa Râfizîlerin inandığı ric’at (hayata yeniden dönme) meselesi mi?
Eğer kastınız talâk meselesi ise, daha önceki yazılarımızda bunun cevabını bulabilirsiniz. Hayli teferruatlı-detaylı şekilde incelemiş ve cevaplamıştık… [Bkz.: http://sorular.mollacami.com/soru-ve-cevaplar-65.html
***
Şayet Râfızîler’in ric’atı ise sormak istediğiniz, Ehl-i Sünnet itikadında “reenkarnasyon” türü böyle bir inanca kat’iyetle yer yoktur. (Râfizî: Reddetmek, kabul etmemek, kumandanını terk eden bir ordu veya askeri bir birlik anlamına gelir. Bu kavram, İslâm mezhepleri tarihinde Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’in (r.anhuma) hilfafetlerini kabul etmeyen Şîiler için kullanılan isimlerden biridir. İmâmiyye fırkasının başka bir adı olarak da bilinmektedir.)
Râfızîlerin inandığı bu ric’at akîdesi nedir? Daha önce ele almadığımız bir mevzu olduğu için, dilerseniz biraz ondan söz edelim. Hem de kendi kaynaklarından…
Râfızîler önde gelen meşhur imamlarından biri olan el-Mufid diyor ki:
“İmamiye, pek çok ölülerin ric’at edeceklerinin (dirilip tekrar geleceklerinin) vücûbunda ittifak ettiler.”[el-Mufid, Evâilu’l-Makâlât, s. 51]
Bu inanç, el-Kâim diye isimlendirdikleri imamlarının, âhir zamanda geleceği inancıdır.
Serdab’dan çıkacak, bütün siyasi düşmanlarını boğazlayacak, Şîa’ya, çağlar boyu diğer fırkaların Şîa’dan gasp ettikleri haklarını iade edecektir.[Muhibbuddîn el-Hatib, Hututu’l-Ârida, s. 80] Serdab kelimesinin anlamı, bodrum demektir. Şiiler onun Samarra kentinde, onbirinci imamlarının türbesinin altındaki bir bodrumdan çıkacağına inanırlar!
Seyyid el-Murteza, el-Mesâilu’n-Nâsırıye’de Ebû Bekir ve Ömer’in Âlu Muhammed’in Kâim’i dedikleri Mehdî (on ikinci imamları) zamanında bir ağaca asılacaklarını, önceden yaş olan bu ağacın, asılmadan sonra kuruyacağını söyler.[el-Mufid; Evailu’l-Makâlât, s. 95]
el-Meclisî, Hakku’l-Yakîn adlı kitabında, Muhammed el-Bakır’dan naklen şöyle dediğini söyler: “Mehdî ortaya çıktığı zaman, mü’minlerin annesi Aişe’yi diriltecek ve ona had cezası uygulayacaktır. (Hâşa, sümme kellâ ve hâşâ!)”[Muhammed Bakır, el-Meclisî, Hakku’l-Yakîn, s. 247]
Onların katında, ric’at kavramı gelişerek bütün Şîileri, bütün imamlarını ve düşmanlarını kapsar hale gelmiştir. Bu hurâfe inanç, içlerinde gizledikleri kini, böyle efsaneler vesilesiyle ortaya çıkarmaktadır. Bu şekilde inanan bir kimse âhiret gününü inkâr için Sebeiyye’yi vesile edinmektedir.
***
Görülüyor ki; ric’atten maksatları, Şîanın düşmanlarından intikam almaktır. Peki, Şîa’nın düşmanları kimlerdir?! Kuşkusuz Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate mensup Müslümanlardır!
İşte şu rivâyet, Râfızîlerin Ehl-i Sünnet’e karşı kin duyup Yahudi ve Hıristiyanlara dost olduklarını açığa çıkarmaktadır:
el-Meclisî, Bihâru’l-Envâr adlı kitabında Ebû Basîr’den, o da Ebû Abdillah’dan diyerek rivâyet ediyor: “Ebû Abdillah bana: “Ey Ebû Muhammed! el-Kâim’in Sehle mescidine eşi ve çocuklarıyla beraber nüzûl ettiğini görür gibiyim…” Dedim ki:
- “Onun yanındaki zimmet ehli ne olur?” Şöyle cevap verdi:
- “Rasûlullah’ın (s.a.v.) barış yaptığı gibi o da onlarla barış yapar, küçülmüş bir şekilde cizye ödemek durumunda kalırlar.” Dedim ki:
- “Size düşmanlık ilan edenler kimlerdir?” dedi ki:
- “Hayır ey Ebû Muhammed! Bize verilenler hakkında bize muhalefet edenler nâsıbelerdir (düşmanlardır).” Şüphesiz Allah, Kâim’imiz kıyâm ettiği zaman bize onların kanlarını helâl kılmıştır. Bu gün ise bize de size de haramdır. Kimse seni aldatmasın, Kâim’imiz kıyâm ettiği zaman, Allah, Rasûlü ve hepimiz için intikam alacaktır.” [el-Meclisî, Bihâru’l-Envâr, 52/376]
Gördünüz mü, Şîanın Mehdîsi Yahudi ve Hıristiyanlar ile barış yaparken, muhalifleri olan Ehl-i Sünnet’e karşı nasıl harp edecekmiş!
Eğer, “Bu tehdit Ehl-i Beyt’e düşmanlık edenler hakkındadır, Ehl-i Sünnet ise Ehl-i Beyt’e düşmanlık etmez. Onların kanlarının Râfızîlerin Mehdîsi tarafından helâl kılınması şeklindeki tehdit onları kapsamaz” denilirse, deriz ki:
Râfızîler nezdindeki pek çok rivâyette Nâsıbe (düşmanlar) olarak Ehl-i Sünnet kastedilmektedir. Bu mevzuda detaylı bilgi görmek isteyen, Huseyn Âlu Asfur ed-Derazî el-Bahranî’nin el-Mehâsinu’n-Nefsaniyye’sine ve Yusuf el-Bahranî’nin eş-Şihâbu’s-Sâkıb Fî Beyâni Ma’ne’n-Nâsıb adlı kitabına bakabilir.
Ric’at meselesi, ric'at’a iman farz mı, ric'at gerçekleşmiş mi, ric'at gerçekleşebilir mi, Ehl-i Sünnet inancında “reenkarnasyon” türü böyle bir inanca kat’iyetle yer yoktur, Şîanın Mehdîsi Yahudi ve Hıristiyanlar ile barış yaparken, muhalifleri olan Ehl-i Sünnet’e karşı nasıl harp edecekmiş,