Darağacında asılarak şehit edilen ilk Müslüman ve idamdan önce iki rek’ât namaz kılma sünnetini ilk uygulayan mü’min: Hz. Hubeyb (r.a.)
Selamun aleyküm hocam; bir sorum olacaktı, Allah yolunda idam edilerek darağacında ruhunu teslim eden ilk Müslüman ve idamdan önce iki rek’ât namaz kılma âdetini ilk uygulayan insan kimdir? Tşk ederim
Lihyanoğulları tarafından Mekke’ye götürülen Hz. Hubeyb b. Adiyy ile Zeyd b. Desinne (r.anhuma), Bedir’de yakınları öldürülen müşrikler tarafından satın alınmış ve hapsedilmişlerdi. Kureyş’in kararı, bu iki sahabeyi şehit etmekti. Bir müddet hapiste işkence ve eziyetlere maruz bıraktıktan sonra, bir gün alıp ikisini birlikte Ten’im mevkiine götürdüler. İki kahraman sahabe son olarak kucaklaşıp birbirlerine sabır tavsiyesinde bulundular.
Ten’im denilen yer sanki bayram yeriymiş gibi, çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkekle dolmuştu. Bu iki masum sahabenin maruz kalacakları gaddar hareketi seyre gelmişlerdi. Hürriyeti ve insanlığı ayaklar altına alan cânileri alkışlamaya koşmuşlardı. Yarım kalan Uhud muvaffakiyetleri ile Bedir mağlubiyetinin acısını çıkaramadıklarını biliyor ve o acıyı, hıncı ve intikamı, bu iki masum, müdafaasız ve silahsız sahabeyi darağacında sallandırmakla almaya çalışıyorlardı.
***
Hz. Hubeyb’in (r.a.) Şehâdeti
Çukur kazılmış, direk dikilmişti. Hz. Hubeyb’i direğe doğru götürdüler. Gönlü Allah’ın ve Rasûlünün muhabbetiyle dopdolu Hz. Hubeyb, telâşsız, tereddütsüz idi. Allah’ın dini uğrunda şehit olmayı en büyük şeref biliyordu. İki rek’ât namaz kılmak için müsaade istedi. İzin verilince bütün samimiyetiyle yüce Mevlâsının huzuruna yöneldi. İki rek’ât namazını tamamladıktan sonra müşriklere dönerek,
- “Vallahi” dedi. “Eğer Hubeyb ölümden korktu da namazı uzattı demeyecek olsaydınız, namazı uzatır ve çoğaltırdım!” [Buharî, Sahih, c. 3, s. 28]
Hz. Hubeyb, bu hareketiyle, idamdan önce iki rek’ât namaz kılma âdetini/sünnetini de başlatan ilk insan oluyordu. [Buharî, a.g.e., c. 2, s. 28]
Müşrikler ona,
- “Muhammed’in dinini terk eder ve ecdadının dinine dönersen sana eman veririz!” dediler.
Kahraman sahabe,
-“Vallahi, hayır! İslam’dan asla dönmem! Hatta dünya, içindekilerle beraber bana verilse, yine de dönmem!” diye cevap verdi.
Bu sefer müşrikler,
- “Doğru söyle; şimdi senin yerine Muhammed olsa ve sana bedel o öldürülse memnun olurdun, değil mi?” diye sordular.
Gönlü Rasûlullah’a (s.a.v.) muhabbetle yanıp tutuşan sahabeden gelen cevap, müşrik canileri şaşırttı, tüylerini diken diken etti:
- “Allah’a yemin ederek söylüyorum ki Nebîmizin ayağına bir diken batmaktansa, evimden, hayatımdan, çoluk çocuğumdan olmaya râzıyım!”
***
Müşrikler, fedakârlığın böylesini görmemiş, Allah’a ve Rasûlüne bağlılığın tatlı saadetini yaşamamış oldukları için, Hz. Hubeyb’in bu cevaplarına gülüp geçiyorlardı.
Etrafına bakan büyük insan, hiçbir nurâni yüz göremiyordu. Bütün suratlar abustu; şirkin çirkinliği yüzlerine aksetmişti sanki... Kendisiyle Rasûlullah’a selâmını iletecek kimsecikler yoktu o kocaman kalabalıkta... Bizzat kendi ağzıyla, hayatını uğruna feda ettiği Rasûlullah’a (s.a.v.) darağacında selâm yollamaktan başka çaresi yoktu. Şöyle niyazda bulundu:
“Allah’ım! Şu anda düşman yüzlerden başka yüz göremiyorum! Allah’ım! Burada selâmımı Rasûlüne ulaştıracak hiç kimse yok! Ne olur ona selâmımı sen ulaştır! Allah’ım! Sen, bize Rasûlünün peygamberliğini bildirdin. Bize revâ görülenleri de ona sabahleyin bildir.” [İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 182; Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3. s. 190]
Bu hazin dua yapılırken, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) de, Medine’de, Hubeyb’in (r.a.) selâmını, “Aleyke's-Selâm!” diyerek aldı; sonra da ashabına dönerek,
- “Kureyş, Hubeyb’i şehit etti” buyurdu.
***
Hz. Hubeyb, eli-kolu ağaçtan direğe bağlı bekletiliyordu. Karşısında, babaları öldürülmüş kırk genç, ellerinde mızraklarla duruyorlardı. Emir alınca, dört bir taraftan mızrakları bu aziz sahabenin vücuduna batırmaya başladılar. Hubeyb’in (r.a.), işkenceler altında ruhunu teslim etmesini istiyorlardı. Bir ara Hz. Hubeyb’in yüzü Kâbe’ye döndü. Allah’a bundan dolayı hamdetti: “Hamdolsun o Allah’a ki yüzümü, kendisinin, Rasûlünün ve mü’minlerin râzı oldukları kıbleye çevirdi!”
Kureyş müşrikleri buna da tahammül edemediler ve onun yüzünü Kâbe’den çevirdiler. Fakat fedakâr sahabe, yüzü Kâbe’ye doğru şehâdet makamına erişmek istiyordu. Rabb-i Rahîm’ine, “Allah’ım! Eğer ben, senin katında hayırlı biri isem, yüzümü kıblene çevir!” diye yalvardı.
Kıbleye çevrilen Hz. Hubeyb’in yüzünü müşrikler, bir daha başka tarafa çeviremediler. [Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 3, s. 191]
Hz. Hubeyb’in (r.a.), ruhuyla yüce âlemlere yükselme zamanına kısa bir süre kalmıştı. Ruhunu teslim etmeden önce kendisine Allah’a ve Rasûlüne iman ve muhabbetten dolayı bu zulmü, bu eziyeti revâ görenlere,
“Allah'ım! Kureyş müşriklerini mahvet, topluluklarını târumâr et, onların birer-birer canlarını al! Hiçbirini sağ bırakma Allah’ım!” [İbn Hişam, a.g.e., c. 3, s. 182] diye beddua etti.
Yüksek sesle yapılan bu beddua, Ten’im mevkiinde yankılandı... İmansız kalplere müthiş bir korku verdi! Kimisi yüzükoyun yere uzandı, kimi kulağını tıkadı. Bu korku, Hz. Hubeyb’in şehâdetinden çok sonraya kadar da devam etti onlarda...
Mızraklar göğsüne saplı Hz. Hubeyb, o ibret verici manzara içinde bir müddet Allah’ın varlık ve birliğini, Rasûlünün hak ve peygamberliğini şirk ehlinin suratlarına haykırdı. Az sonra da hayatını şehâdet mertebesiyle noktaladı. Böylece, Allah yolunda darağacında ruhunu teslim eden ilk Müslüman oldu.
sünnet, Müslüman, Bedir, Uhud, şehit, Hz. Hubeyb (r.a.), Darağında, asılarak, işkence, idam, çukur, direk, iki rek’ât namaz, ilk uygulayan mü’min, hürriyet, masum, müdafaasız, silahsız, mağlubiyet, intikam,