Tesbih ve manaları...
Selamun aleyküm hocam, belki kimilerince basit gibi gelecek ama sübhanallah’ın manasını soracaktım, yani tesbih gerçek manasıyla nedir? açıklayabilirseniz çok makbule geçecek. Allah razi olsun
Ve aleyküm Selam…
Değerli kardeşim;
“Tesbih”, Allah Teala’yı tenzih etmektir. Yani Cenab-ı Mevla’nın en kudsî zatını; inanç, söz ve amel bakımından layık olmayan her türlü kusurdan/eksikten/noksandan sâf, pâk, temiz, berî, uzak ve münezzeh tutmaktır. Bunu da “Sübhânallah” cümlesiyle dile getiriyoruz.
Aslı, ‘suda çok iyi yüzerek uzaklara gitmek’ manasına olan “Sebhun/sebh” masdarındandır. Tef’îl vezninden gelişi de, teksîr (çoğaltma manasını) ifade eder.
Allah’ı takdis de böyledir, tesbih gibidir. Bu da esasında ‘pek uzağa gitmek’ manasına olan “kuds” masdarından alınmıştır. Temizlemek, pek temiz tutmak manasınadır.
Nitekim Cenab-ı Hakk meleklere, “…Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım’ buyurduğu vakit (onlar), ‘Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?’ dediler...[Bakara suresi, 30] Görüldüğü üzere bu ayet-i celilede hem tesbih hem de takdis birlikte zikredilmiştir.
Malumunuz, namazların sonunda tesbih çektiğimiz, bazı Esmâ-i Hüsnâ’yı, müessir duaları okuduğumuz, zikirde bulunduğumuz zaman, sayının anlaşılması için kullandığımız iprişime veya ipe dizilmiş ufak tanelere de tesbih adı verilmiştir. Ona bu ismin verilmesi, namazın sonunda tekrarlanan üç kelimeden birinin ‘Sübhânallâh (Allah’ı her türlü ârazdan, ayıp ve kusurlardan, eksikliklerden, her çeşit beşerî niteliklerden tenzih eder, uzak ve temiz tutarım)’ lafzının olmasından dolayıdır. [1]
***
Tesbih başka hangi manalara gelir?
“Esteıyzü billah Bismillahirrahmânirrahîm: ‘Fe-sebbih bi-hamdi Rabbike.’
Yani buyuruyor ki Hz. Mevlâ: “Artık Rabb’ini hamd ile tesbih et ve mağfiretini (bağışlamasını) dile! Muhakkak ki O, Tevvâb’dır (tevbeleri çok kabul edendir).” [2]
[Burada] tesbih’ten murad namazdır. Mecâz-i Mürsel[3] olup ‘zikru’l-cüz irâdetü’l-küll (parçayı zikredip söyleyerek bütünü kastetmek)’ kabilindendir. Çünkü tesbih, namazdan bir cüz ve rükündür.
Tesbih iki manaya gelir:
1. Taaccüb ki, ‘bir zat nasıl olur da bunları yapabilir!’ diye mükevvenâtın mevcudiyetinden insan taaccüb edip hayrete düşer.
2. Tenzih ki, [yukarıda da geçti] ‘Sübhânallâh!’ O Zât-ı Ecell-i A’lâ’yı âcizlikten tenzih eylerim. Mevlâ’nın zâtında, sıfatında ve ef’âlinde hiçbir surette noksanlık yoktur. O böyle şeylerden münezzehtir, demektir.
***
[Manevi] vazife esnasında insan vücudunda muvazzaf (vazifeli) olan 384 muhafız melaike-i kiramın hepsi, aynı şekilde füyuzat-ı ilahiyeye bağlanarak râbıta yaparlar.” [4]
_________
DİPNOTLAR
[1] Isfehanî, Müfredat, Elmalı’lı, Hak Dini Kur’an Dili, 8, 6241; M. Zeki akalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3, 472
[2] Nasr suresi, 3]
[3] Mecâz-i Mürsel: Bir sözün teşbih yani benzetme maksadı olmadan, başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Mecâz-ı mürsel şu şekillerde yapılır:
a) Sanatçı söylenir, eseri kastedilir. Yani sanatçı, eseri yerine kullanılır:
Misal: “Mimar Sinan’ı seyretmekten hoşlanırım”. “Bugünlerde devamlı Elmalı’lı okuyorum”.
Bu misallerde Mimar Sinan, eseri/eserleri yerine; Elmalı’lı da Tefsiri yerine kullanılmıştır.
b) Ya zâhir/iç söylenir, bâtını/dışı kastedilir ya da dış söylenir içi kastedilir. Yani bazı misallerde iç, dış yerine; bazı misallerde de dış, iç yerine kullanılır:
“İki tabak yedim, bir bardak içtim.” Bu misalde tabak, yemek yerine; bardak, su yerine kullanılmıştır. Yani dış, iç yerine kullanılmıştır.
“Üşürsün, sırtını çıkarma.”
Bu misalde “sırt”, “elbise” yerine kullanılmıştır. Yani iç, dış yerine kullanılmıştır.
c) Ya parça söylenir, bütün kastedilir ya da bütün söylenir parçası kastedilir. Yani ya parça, bütün yerine ya da parçası bütün yerine kullanılır.
Yukardaki ayette olduğu gibi: “Hamd ile tesbih et”, namazın bir parçası olan tesbih zikrediliyor, ama namazın bütünü kastediliyor. Parça bütün yerine kullanılmış. Bazen de tam tersi olur, bütün parça yerine kullanılır: “Bu ringlerde nice eldivenler dövüştü” cümlesinde olduğu gibi. Parça olan “eldiven” söyleniyor, ama bütün olan “boksör” kastediliyor.
d) Eşya söylenir, insan kastedilir. Yani, eşya insan yerine kullanılır.
Mesela: “Basınımızın müessir (etkili) kalemlerindendir.” “Önlükler, ilkokulun bahçesinde sevinç içindeydi” gibi…
e) Yer söylenir, insan kastedilir: Mesela: “Bizim köy çok dedikoducu”. “Sınıf, dışarı çıktı”.
[4] Süleyman Hilmi Tunahan kaddesallâhu sırrahulazîz, Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 84]
Tesbih ve manaları, Taaccüb, Tenzih, suda çok iyi yüzerek uzaklara gitmek’, “Sebhun/sebh”, takdis, Rabb’ini hamd ile tesbih et,