Kunut tekbiri...
Vitir namazının son rek’atindeki ‘kunut tekbiri’ni alırken eller iki yana salınacak mı, yoksa direkt eller çözülerek mi tekbir alınacak? Bu konuda ilmi sağlam kaynaklara dayalı sağlıklı bir bilgi alabilir miyim?
Öncelikle belirtelim; fıkha dair eserlerde, ilmihal kitaplarında, kunut duasından önce alınan tekbir için, bağlı bulunan eller çözülüp yukarı kaldırılarak tekbir alınacağı kaydedilmektedir. Bununla birlikte, eller çözülüp aşağıya saldıktan sonra yukarı kaldırıp tekbir alınsa, onun da namazın sıhhatine bir zararı olmayacağı açıktır.
Peki bu tekbiri alırken elleri yana salmanın, sonra da kaldırarak tekbir almanın menşei nedir, nereden gelmiş, nasıl sünnet olmuştur?
Bu hususta Ruhu'l-Beyan tefsirinde çeşitli rivayetler kaydedilmektedir. Bunlardan birisi şöyledir:
"Mi’rac gecesi Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Aksâ'da bütün Peygamberlere (aleyhimüsselâm) imam oldu ve onlara iki rek’ât namaz kıldırdı... Bu esnada Hz. Musa Peygamber Efendimiz'den Sidre-i Müntehâ'ya vardığı zaman kendisi nâmına bir rek’ât namaz kılmasını istedi…
Sevgili Peygamberimizin Hz. Musa ile Mi’rac gecesinde karşılaşacağı, Secde sûresinde işareten şöyle ifade edilir:
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَائِهِ ۖ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ
Meali: "Andolsun ki Biz, vaktiyle Musa'ya kitap vermiştik. Şimdi de sen ona (öyle bir kitaba) kavuşmaktan şüphe içinde olma. Biz onu İsrailoğullarına doğru yolu gösteren bir rehber kılmıştık." [Secde sûresi, 23]
Bu âyetin birkaç tefsiri vardır... Bunlardan birisi; Peygamberimizin, Kur'ân'ın tamamına kavuşacağından şüphe etmemesi… Diğeri de Mi’rac gecesinde Hz Musa'ya mülâki olacacağından (onunla karşılaşacağından) kuşku duymamasıdır.
"Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Mi’rac'ta, Sidre-i Mühteha'ya çıktı, (Hz. Musa’nın isteğini yerine getirmek için) bir rek’ât namaz kıldı... Buna bir rek’ât da kendisi ilâve etti… Namaz iki rek’ât oldu. Cenab-ı Hak kendisine bir rek’ât daha kılmasını emretti. Böylece namaz, akşam namazı gibi ‘vitr’ yani tek oldu. İşte Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) üçüncü rek’âtı kılacağı sırada öyle bir İlâhî rahmet ve nûr tecelli etti ki, mübarek vücutları o nur içinde kaldı… Ve kendinden geçmiş vaziyette elleri çözüldü (haliyle yana düştü, bir nevi salıverilmiş oldu)... Sonunda ellerini kaldırarak tekbir aldı. İşte Kunut dualarından önce elleri kaldırmak (ve tekbir almak) böylece sünnet oldu." [İsmail Hakkı Bursevi, Tefsûru Ruhu'l-Beyan, 4, 413-414]
Bir başka rivayette ise şöyledir:
"Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) üçüncü rek’âtı kılacağı sırada Fatiha ve zamm-ı sûre okudu… Rükûa gideceği sırada Cehennemi gördü! Cehennem ehli kömür gibi simsiyah olmuştu… Efendimiz (s.a.v.) bu halde de kendisinden geçti ve elleri çözülüverdi… Hemen Cebrail (a.s.) geldi, Peygamberimizin (s.a.v.) üzerine Kevser suyundan döktü… Böylece Fahr-i Kainat Efendimiz kendine geldi… Tekbir alıp Kunut dualarını okudu… Kunut duasında Cehennemden ve Cehennem ehlinden Allah'a sığındı."
Bizim amelimize/uygulamamıza gelince…
Hocalarımızdan, onlar da hepimizin hocası Üstazımız Süleyman Efendi (k.s.) hazretlerinden böyle gördükleri için, bizler de kunut’ta ellerimizi yan tarafa salıp ondan sonra tekbiri alıyoruz. Yani Ruhu’l-Beyan sahibinin anlattıklarına muvafık ve de "müridin fıkhı mürşidinin amelidir" fehvasına uygun şekilde…
Bu açıklamalar sizin için ne kadar “ilmi sağlam kaynaklara dayalı sağlıklı bir bilgi” olabilir, bilemiyorum; artık onu da takdirinize bırakıyorum.
Selamlar…
Hz. Musa, Mi'rac, Kunut tekbiri, kunut duasından önce alınan tekbir, bağlı bulunan eller çözülüp yukarı kaldırılarak tekbir alınacağı, eller çözülüp aşağıya salındıktan sonra yukarı kaldırılıp tekbir alınsa, Peygamber Efendimiz, Mescid-i Aksâ, Sidre-i Müntehâ, bir rek’ât, Tekbir alıp Kunut dualarını okudu,