“Yâ Müsebbibe’l-Esbâb”
HOCAM Selamun aleyküm.. Size bir sorum olacak, ben bulamadım da: (YA MÜSEBBİBEL ESBAB) ne demek, bunun manasını araştırıyorum, elimde yeterli kaynak yok. Tşk. ederim. Facebook'tan Yıldızım Hasret
Ve aleyküm Selâm...
“Müsebbibü’l-esbâb” ya da başka bir terkip ve ifadeyle "Müsebbib-i hakîki" Cenab-ı Hak'tır. İlk cümlede kelimeler de terkip (tamlama) de Arapça. İkinci cümlede ise kelimeler aynen Arapça olmasına rağmen, terkip Farsça izafetle/tamlamayla oluşmuştur.
Cümlenin başındaki "yâ", nida harfidir. Bu durumda mânâ, "Ey sebeplerin sebebi, mûcidi, var edeni, müsebbib-i hakiki olan Âllâh'ım" demektir.
Müsebbib, Arapça isimdir. "Sebep" kelimesinden muştak/türemiştir. Sebep olan, îcad eden manalarınadır.
"Esbâb"; "sebeb" kelimesinin cem'îsi / çoğuludur. "Sebeb" lûgat itibariyle; bir şeyin ortaya çıkmasını gerektiren şey, bir şeyin meydana gelmesi için gerekli maddeler, vesîle, vâsıta, kendisiyle bir amaca ulaşılan yol, manalarına gelir.
Fıkıh ilmi ıstılâhında sebep; varlığı, hükmün varlığını, yokluğu da hükmün yokluğunu gösteren işâret manasına gelen bir fıkıh usûlü tabiri (ıstılâhı / terimi)dır. Mesela Ramazan orucunun farz olmasına sebep, Ramazan hilâlinin görülmesidir. Mirastan pay almanın sebebi de evlilik, akrabalık gibi hususlardır.
"Esbâb" tasavvufta, vesîleler-vâsıtalar-aracılardır. Evliyaullaha göre bu nevi şeyleri (sebepleri) dikkate almak, manevi yolculukta mesafe almaya (sülûke) mânidir. Sebepleri değil, müsebbibü'l-esbâbı görmek, asıl itibariyle Onu dikkate almak gerekir. Çünkü sebeplere bağlı kalmak sâliki / müridi / dervişi maddî âleme bağlayan alâkalar / bağlardır. Sürekli sebepleri görmek, sebepleri var edeni temâşâya / görmeye engeldir, perde olur.
Lâkin sebeplerden büsbütün yüz çevirmek de, sâlikin yolunu şaşırmasına yol açar. Her şeyi sebepten / sebeplerden bilmeye ve Müsebbib'i (sebebi yaratanı) dikkate almamaya 'şirk-i esbâb (sebeplerin ortaklığı)' denir.
Sebebi de Müsebbib'i de görmek, ancak sebebin tesirinin âdî / izâfî, Müsebbib'in tesirinin ise hakiki olduğunu bilmek sôfîliğin / dervişliğin temelini teşkil eder. [es-Sülemî, Ebû Abdurrahmân, Tabakatü's-Sôfiyye, Kahire, 1949, 294, 318, 353]
Müsebbib-i hakîki, sebep, sâlik, sôfî, derviş, Müsebbibü’l-esbâb,