Hz. Ömer'in Ümmü Gülsüm ile evlenmesi hakkında anlatılanlar
Selamun aleykum hocam, Hz. Ömer'in, Hz. Alinin kızı Ümmü Gülsümle evlenmek istediği.. Hz. Ali'nin kızını Hz. Ömere gönderdiği.. Hz. Ömer'in kızın eteğini kaldırp baktığı.. yazılıyor.(Hayatüs sahabe 3. Cilt) Bu hareket Hz. Ömer gibi büyük bir sahabinin yapacağı bir davranışa benzemiyor, acaba bu olayın aslı nedir, açıklayıp bizleri doğru yönde bilgilendirebilir misiniz? Tşk ederim Allaha emanet olun
Ve aleyküm selâm…
Değerli kardeşim;
Sorduğun hususla alakalı kaleme alınmış, “Hz. Ömer'in, Ehl-i Beyt'le akrabalık arzusu ve Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'le evliliği” başlıklı güzel bir makaleyi –bazı tashih ve tanzimle– aynen paylaşmak isterim.
***
Hz. Ömer'in hayatındaki bu olay onun Ehl-i Beyt sevgisini gösterir. Hz. Ömer (r.a.) halifeyken, bir gün, Hz. Ali'den, kızı Ümmü Gülsüm'ü istedi. Hz. Ali, “o küçüktür" dedi.
Bunun üzerine Ömer (r.a.), “Hayır. Vallahi, bu bir şey değil; fakat sen beni engellemek istiyorsun" diye konuştu ve devamla, “Eğer gerçekten dediğin gibi (çocuk/sabî) ise onu bana gönder" diye ekledi.1
Aslında, Rasûlullah'ın vefatından önce dünyaya gelen Ümmü Gülsüm, gerçekten küçüktü.2 Hattâ, bir rivayette, kendisinden, "O, o zaman bir kız çocuğu idi" diye söz edilir. Hattâ, Mescid-i Nebevî'de sonucu bekleyen Hz. Ömer'e yanındakiler, "Ey Mü'minlerin Emîri! Ondan ne istiyorsun? O küçük bir kız çocuğudur" demişlerdi.
Ümmü Gülsüm'ün küçüklüğü bir yana, Hz. Ali onu, Tebük'te şehid olan kardeşi Câfer-i Tayyar'in öksüz oğluna vermek istiyordu.
Hz. Ali, evine geldi. Ümmü Gülsüm'ün eline bir hülle (elbise) verip, "Bunu Emîru'l-Mü'minîn'e götür, ona şöyle söyle: 'Babam sana, bu elbiseyi nasıl buluyorsun, diyor de" diye onu gönderdi. Çocuk yaşta olan Ümmü Gülsüm, hiçbir şeyin farkında değildi. Elbiseyi Hz. Ömer'e getirerek babasının dediklerini tekrarladı. Bunun üzerine onun izarından (ön kolundan) tutunca, Ümmü Gülsüm kolunu çekti.3
Ümmü Gülsüm, Ömer'e kızmıştı. Hz. Ömer ise, "iffetli ve şerefli birisi" dedikten sonra, "Git, ona (babana) şöyle de: O ne güzel ve ne cemâllidir. Vallahi o, senin dediğin gibi değildir."
Bunun üzerine Hz. Ali, onu Ömer'e (r.a.) nikahladı. Mevzu hakkında birbirine benzer farklı rivayetler de vardır. Zehebî'ye göre, Hz. Ömer, Ümmü Gülsüm'le H. 17. Yıl'da evlenmiştir.4
***
Aslında Hz. Ömer'in, Hz. Ali'nin kızıyla evlenmesinde gayesi başkaydı. O, Ümmü Gülsüm'ü isterken, bir rivayete göre, "Ey Ebe'l-Hasen! Onu benimle evlendir. Çünkü mutlaka ben, ondan hiç kimsenin beklemediği bir keramet (değer) ve şeref gözlüyorum" demişti.
Ümmü Gülsüm'le alacağı değeri/kerameti de Hz. Ali'ye, "O küçük olursa olsun" deyip şöyle açıklamıştı: "Ben Rasûlullah'tan (s.a.v.) şöyle derken işittim: ‘Bütün sebepler/bağlar, 5 nesebler (soylar) ve sıhriyetler kesilmişlerdir; ancak benim sebebim, nesebim ve sihrim hâriç'" 6 diye açıklamıştı.
Bir başka rivayette de şu ilâve vardır: ‘Ben de, benimle Rasûlullah (s.a.v.) arasında bir sebep ve sıhr (kız alma) yoluyla akrabalık oluşmasını istedim."7
***
a) Hz. Ömer, neseben Ehl-i Beyt'ten değildir; hiç olmazsa sebeben/kız alma yoluyla, Kıyamet Gününde Ehl-i Beyt'le ve Rasûlullah Efendimizle (s.a.v.) bir bağı olsun istemektedir.
b) O, Rasûlullah soyuyla ilişkiye ve yakınlığa azamî derecede isteklidir. Onun Ummü Gülsüm'le evlenmesi başka bir sebepten değildir; küçüklüğü ve onunla evlilik münasebeti geri plândadır. Hattâ, Hz. Ali’ye, “Gerçekten ben, yanımda Rasûlullah'tan (s.a.v.) bir uzuv (organ) olmasını istiyorum"8 diyerek onu istemiş;9 Hz. Ali, “Bende ancak (Fâtıma'dan olma) Ümmü Gülsüm var; o da küçük hâldedir" deyince, Hz. Ömer, “yaşarsa büyür”, demiştir.9
O, Kıyamet Günü için yanında bir sebep ve Rasûlullah soyundan bir et parçası olsun istemektedir. Sebep: Hurma gibi ağaçlara çıkmak için elde bulunan "habl"dir, (iptir). Kendisiyle bir şeye ulaşılan her vesileye sebep denir.10 Marifete vesile olan her şey de sebeptir. Ümmü Gülsüm de, Fâtıma'nın kızı ve bir "seyyide" olmakla Kıyamet'te Rasûlullah'a ulaştıran, onunla ilişkiye sebep olan bir vesile olacaktır. "Zerî'a" da sebep mânâsına gelir. Nitekim, İmam Şâfî de, Ehl-i Beyt sevgisini dile getiren bir şiirinde, Âl-i Nebî benim sebebim/ipimdir. Hem onlar beni ona/Rasûlullah'a bağlayan bir vesilemdir"11 diyerek aynı mevzuya parmak basmıştır.
***
Hz. Ömer'in bu evlilik hadisesi de, Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) ve Ehl-i Beyt'e sevgi ve saygısına büyük bir delildir.
Ümmü Gülsüm'le nikahlandıktan sonra, Ömer (r.a.) Mescid-i Nebevî'de Muhacirîn ve Ensâr ile otururken, “Beni tebrik etmiyor musunuz?" demişti.
Oradakiler, “Seni neden dolayı tebrik edelim ey Mü'minlerin Emîri?" diye sordular.
O da "Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'le..." diye cevap verdi.
Hz. Ömer, sonra da Kıyamet Günü bütün sebeplerin ve neseblerin kesilmesiyle ilgili hadis-i şerifi zikrederek, “Ben de Rasûlullah'la aramda bir sebep/sıhrîyet ve neseb olmasını çok sevdim ve istedim, sevginin gereği olarak çok arzuladım"12 dedi.
Bunun üzerine oradakiler kendisini tebrik ettiler...
Hakikaten, Ehl-i Beyt'le olan akrabalık ilişkisi onu çok sevindirmişti.
İslâm irfanında (kültüründe), seyyide ve şerifelerle evliliğe, bahusus bu hadise sebebiyle çok rağbet gösterilmiştir.13
Ümmü Gülsüm'den, Hz. Ömer'in Rukiyye adlı bir kızı ve Zeyd adlı bir oğlu oldu. Çocuklar çok yaşamadı. Hz. Ömer'in vefatından sonra (H. 23. Yıl/M. 644) Ümmü Gülsüm'ü, amcasının oğlu Avn b. Cafer aldı. Çocuk bırakmadan ikinci kocası ölünce, yine amcasının oğullarından Muhammed b. Cafer'e vardı. Ondan bir kızı oldu. Onun ölümüyle de, Abdullah b. Cafer'le evlendi. Bununla nikâhlı iken ve son kocasından çocuğu olmadığı hâlde vefat etmişti.14
Dipnotlar
1- Târîhu’l-Hamis, II, 284; Zehairu’l-Ukba, s. 168
2- Zehairu’l-Ukba, s. 169; el-Hulefâu’r-Râşidûn, s.68. Bu evlilik H. 17. Yıl'da olmuştur.
3- İbare-ifade şöyle: “Fe-aheze Umeru bi-zirâiha fe’c-tezebetha minhu”; Zehairu’l-Ukba, s. 168; Târihul Hamis, II, 284.
4- Konuyu bütün rivayetlerle ele almak ve tartışmak sözü uzatacağı için diğer rivayetleri almıyoruz. Geniş bilgi için bkz. Tarihül Hamis, II, 284; Zehairu’l-Ukbâ, s. 148-170; el-Hulefâu’r-Râşidûn, s. 68
5- Zehairu’l-Ukbâ, s. 168; Târîhu’l-Hamis, II, 284.
6- Zehairu’l-Ukbâ, s. 168; Târîhu’l-Hamis, II, 285.
7- Zehairu’l-Ukbâ, s. 169
8- Rasûlullah, “Fatıma benden bir et parçasıdır”, buyurmuştur. Ümmü Gülsüm de ondan olduğu için, Rasûlullah’tan bir parça olarak kabul ediliyor.
9- Zehairu’l-Ukbâ, s. 169; Târîhu’l-Hamis, s. 284 vd.
10- el-Mufredât, s. 220; Sebep kelimesine bakınız.
11- el-Mufredât, s. 220; Sebep kelimesine bakınız.
12- Zehairu’l-Ukbâ, s. 168.
13- İsmail Hakkı Bursevi hazretlerinin ve sair tasavvuf büyüklerinin ve Tuğrul Bey’in de benzer bir evlilikleri vardır.
14- Zehairu’l-Ukbâ, s. 170; el- Hulefâu’r-Râşidûn, s. 103; Mürûcu’z-Zeheb, II, 353. Doç. Dr. Murat Sarıcık.
Hz. Ali, Hz. ömer, Ümmü Gülsüm, Emîru'l-Mü'minîn, onun izarından (ön kolundan) tutunca, Ümmü Gülsüm kolunu çekti, Tebük, Câfer-i Tayyar,