Öfkenin zararları ve kurtulma çareleri
Hocam, çok çabuk öfkeleniyorum, ne yapmam lazım? Öfkeyi, zararlarını ve kurtuluş çarelerini anlatırsanız çok makbule geçecek.. Selam ve dua ile [İsmi bizde mahfuz bir okuyucu]
Öfke; bildiğiniz üzere şiddetli kızgınlık hissi, hiddet ve gadap manalarında bir isimdir.
Şair diyor ki;
Râzı mısın, olmasın kaşı-gözü sîmânın?
Hiçbir değeri yoktur, öfkesi yok imanın!
Necip Fâzıl
Herhalde şairimiz, mü’minde Allah, Rasûlullah ve din düşmanlarına karşı olan/olması gereken öfkeyi kastetmiş… Öyle anlaşılıyor.
Öfke ile ilgili tabirlerimiz/deyimleremiz de vardır Türkçemizde... İşte onlardan birkaçı:
“Öfke baldan tatlıdır”. Bu söz, öfkeyi frenlemek çok zordur anlamında söylenmiştir.
“Öfke ile kalkan, zararla oturur”. Yani öfke ile söylenen söz, yapılan hareket kötü sonuçlar verir.
“Öfke topuğa çıkmak” deyimi de, aşırı derecede öfkelenmek demektir.
“Öfkede akıl olmaz”. Öfkeli insanın aklı değil, hisleri ön plandadır manasında bir tâbir.
Çok öfkelenmiş kişiler için de, “Öfkesi kabardı” deriz.
***
Öfke fıtrîdir, insana yaratılıştan gelen bir huydur. Öfkelenmemek imkânsızdır; ancak, geldiğinde bertaraf edilmesi/giderilmesi de şarttır. Eğer yangına zamanında müdahale edilmez, bacayı sararsa, hasarı büyük olur.
İnsan beyninde öfke vb. düşünce, coşku-heyecan, uyku gibi fonksiyonları düzenleyen merkezler vardır. Bu merkezlerdeki biyokimyasal dengesizlikler, düşünce ve davranışta bazı bozulmalara yol açar… Sonuçta psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu süreci etkileyen-tetikleyen faktörler arasında ise;
- Doğuştan gelen genetik yatkınlık,
- Çocuklukta alınan eğitim,
- Çevre şartları ve kültürle ilgili unsurlar yer almaktadır.
Ancak sebep ne olursa olsun, bütün bu olumsuzlukları olumlu yöne kanalize etmek de bize düşmektedir.
Aslında öfke, tamamen zararlı bir huy da değildir. Kendisine yapılan saldırıları önleyebilmesi / korunabilmesi için verilmiştir insana... Onu kontrollü bir şekilde tutarsak, zararlarından korunur, faydalı yönlerinden yararlanırız. Allah için sevmek, Allah için buğzetmek/kızıp öfkelenmek gibi… Aksi halde kontrolsüz bir öfke, gerek fertler ve gerekse toplum üzerinde büyük tahribata yol açar.
***
Öfke ve şaytan arasındaki ilişki
İnsan öfkeye kapılınca, şeytan onu çocuk oynatır gibi oynatır elinde... Öfke anında şeytan insanın sırtını rahatlıkla yere getirir, onu mağlup eder... İnsana, sonradan pişman olacağı şeyleri rahatlıkla yaptırır.
Şeytan der ki; insanı yenmek için, sâkin olduğu zaman kalbine otururum... Kızdığı zaman, uçup kafasına-beynine konarım...
Öfke şeytandandır, onun en büyük ve müessir/etkili silahıdır.
Şeytan ölüm anında Müslümana bir şey yapamadığında, onu imanından çeviremediğinde çok şiddetli ağlar!
Şeytan insanın her işinde hazır bulunur... O yüzden bir işe başlayacağımız vakit, mutlaka “Eûzü-Besmele” ile (ALLAH'a sığınarak ve ALLAH'ın ismini anarak) başlamalıdır. Bu sayede şeytan uzaklaşır.
Bir işte acele etmek şeytandandır, sabırlı ve ihtiyatlı olmak ise Rahmân’dandır.
Namazdayken şeytan, namaz kılanın yanına gelir… Kişinin çabucak namazdan ayrılmaması, namazını adap ve erkânına riayet ederek kılması onu kızdırır. Abdest bozuldu hissini vermek için, kişinin kalbine türlü vesveseler üfler... Namazda esnemek ve uyuklamak da şeytandandır.
İnsan öfkelendiği zaman, şeytanın gözleri, insanın gözlerinde; vesvesesi de insanın kalbinde olur.
Velhasıl öfke; şeytanın insanlar üzerinde uyguladığı tuzaklardan/silahlardan biridir. Dikkatli olmak, her an uyanık ve tedbirli bulunmak gerekir.
***
Öfkeden kurtulmanın çareleri
Öfke ile ilgili Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) pek çok uyarı ve öğütleri vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
1) "Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını-rakibini yenen) pehlivan değildir. Gerçek kuvvetli (kişi), öfkelendiği zaman nefsini yenen, (kendine hâkim olabilen) kimsedir." [Buhârî, Sahih, Edeb 76; Müslim, Sahih, Birr 107, Hadis no: 2760; Mâlik, Muvatta’, Hüsnü'l-halk 12, (2, 906).]
2) Hz. Ebû Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Bir adam: ‘Ey Allah'ın Rasûlü! Bana kısa bir nasihatta bulun, uzun yapma! Tâ ki nasihatini unutmayayım’ demişti. [ve birkaç kere tekrar etmişti]. (Rasûlullah) Aleyhissalâtu vesselâm (bir kelimeyle): "Öfkelenme!" cevabını verdi!" [Buhârî, Sahih, Edeb 76; Tirmizî, Sünen, Birr 73 (2021); Mâlik, Muvatta, Hüsnü'l-hulk 11, (2, 906)]
3) Hz. Muâz İbnu Cebel (r.a.) anlatıyor: "İki kişi Rasûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda küfürleştiler. (Öyle ki); birinin yüzünde (diğerine karşı) öfkesi gözüküyordu. Rasulullah (s.a.v.): "Ben bir kelime biliyorum; eğer onu söyleyecek olsa, kendinde zuhur eden öfke giderdi; (o kelime), ‘Eûzu billahi mineşşeytanirracim’ buyurdular." [Tirmizî, Sünen, Da'avat 53, Hadis no: 3448; Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 4, Hadis no: 4780]
4) "Biriniz ayakta iken öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi geçerse ne âlâ; geçmezse yatsın." [Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 4, Hadis no: 4782]
5) Ebû Vâil (r.a.) anlatıyor: "Urve İbnu Muhammed es-Sa’dî'nin yanına girdik. Bir zât kendisine konuştu ve Urve'yi kızdırdı. Urve kalkıp abdest aldı ve: "Babam, dedem Atıyye’den (r.a.) anlattı ki; o, Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle söylediğini nakletmiştir: "Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın." [Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 4, Hadis no: 4784]
6) Sehl İbnu Mu'az İbni Enes el-Cühenî, babasından (radıyallahu anhum) naklediyor: "Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: "Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, (onlardan önce) dilediği hûriyi kendine seçsin." [Tirmizî, Sünen, Birr 74, Hadis no: 2022; Ebû Dâvud, Sünen, Edeb 3, Hadis no: 4777]
7) İbnu Abbâs (r.a.) anlatıyor: "Uyeyne ibnu Hısn (Medine'ye) gelince, kardeşinin oğlu Hürr İbnu Kays'ın yanına indi. Hürr İbnu Kays ise Hz. Ömer'in yakınlarındandı. Onun meclisinde yaşlı veya genç bir kısım kurrâ ve fakihler (bugünkü deyimle ilim ve fikir adamları) müşâvere heyeti olarak bulunurdu. Uyeyne İbnu Hısn:
"Ey kardeşimin oğlu! Emîrü'l-mü'mininin yanına girmem için izin taleb et!" dedi. O da izin istedi. Ancak yanına girince:
"Yeter artık! Ey İbnu'l-Hattâb, sen bize bol vermediğin gibi, aramızda adaletle de hükmetmiyorsun!" dedi. Hz. Ömer (r.a.) çok öfkelendi. Neredeyse dövmek için üzerine yürüyecekti ki, Hürr (r.a.) atılıp:
"Ey Emîre'l-mü'minîn, Allah Teâla Rasûlüne: "Affı (bağışlama yolunu) esas tut, ma'rufu (dinen iyi, güzel ve doğru olanı) emret ve câhillerden (kendini-haddini bilmezlerden) de yüz çevir!" (A'raf suresi, 199) diye emretmiştir. Bu adam da cahillerden biridir" dedi. Vallâhi, Hürr ayeti okuyunca Hz. Ömer olduğu yerde kalıp hiçbir şey yapmadı. Hz. Ömer Kitabullah'ın yanında hemen durur, onu (bir kenara) koyup geçmezdi (onun emirlerinden asla ayrılmazdı)." [Buhârî, Sahih, İ'tisam 2, Tefsir, A'raf 5]
***
Hasılı; öfkeden ve öfkenin yol açabileceği maddi-manevi zararlardan korunmak için, vaktimiz-vaziyetimiz hangi usûle uygun, hangi reçeteyi uygulamaya müsaitse, ihmâlkârlık göstermeden hemen ona başvurmamız, onu yapmamız gerekiyor. Mesela sırasıyla;
- Eûzü - Besmele çekmek,
- Öfkelendiğimizde ayakta isek oturmak,
- Mümkünse bir abdest almak… Hatta abdestli isek, abdest tazelemek.
- Keza, Allah dostlarının tavsiyesi üzere, her birerinin başında Besmele çekmek suretiyle 19 defa Cünnetü’l-Esmâ’yı okumaya devam etmek... Şöyle: Bilmillâhirrahmânirrahîm: “Ferdün, Hayyun, Kayyûmun, Hakemun, Adlun, Kuddûsun, Hasbiyallâhu Lâ İlâhe İllâ Hu”.
- Yine “Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm” denilerek aşağıdaki dua da okunabilir.
"Allâhümmağfir lî zenbî ve ezhib ğayza kalbî ve ecirnî mineşşeytân." Böylece şeytanın ve onun ilka ettiği öfkenin şerrinden Allâh’a sığınılmış olur.
Manası: "Allah'ım! Günahlarımı mağfiret et/bağışla. Kalbimin öfkesini/hiddetini/kızgınlığını gider. Ve beni şeytandan koru."
Arapça aslını bilemeyenler, tabii ki Türkçe mealini okuyabilirler.
Öfkenin Zararları ve Kurtulma Çareleri, Öfke baldan tatlıdır, Öfkesi kabardı, gerçek kuvvetli, Eûzü - Besmele, oturmak, abdet almak,