Değerli taşların zekâtı
Hocam sekamün aleyküm. Değerli taşların (Pırlanta, akik, Mücevher vb.) zekatı var mı? Yok diyenler var. Altına var da diğerlerine niye yok diye de soruluyor. Detaylı açıklarsanız memnun oluruz. Hocam siz de yanıbaşımızda olunca, kusura bakma rahatsız ediyoruz. İş yerinde zaman zaman bu tür dini konular gündeme geliyor. Bu nedenle biz de size müracaat ediyoruz. Hakkınızı helal ediniz
Ve aleyküm selâm kardeşim;
Zînet eşyasına zekât düşer mi?
Bilindiği üzere kadının kullandığı zînet eşyası ya altından, ya gümüşten ya da inci, elmas, yakut ve zümrüt gibi kıymetli taşlardan yapılır. Kadınların bu zînet eşyasından, altın ve gümüş hariç diğerlerine zekât düşmediği hususunda bütün âlimler ittifak halindedir.
Mesela Hanefi mezhebine göre, altından veya gümüşten yapılmış olan, nişan yüzüğü, küpe, bilezik gibi zînet eşyaları nisap miktarına ulaştığında, üzerinden bir sene geçtiği zaman zekât vermek gerekir.
Pırlanta, akik, mücevher, elmas, yakut, zümrüt gibi değerli taşlar ticaret maksadıyla bulunduruluyorsa bunlara da zekât düşer. Ticaret kastı olmadan kadınların bulundurduğu bu tür zînet eşyaları ise zekâta tâbi değildir. Ayrıca evde süs ve zînet olarak bulundurulan elmas, zümrüt, yakut, inci ve benzeri kıymetli taşların zekâtı da verilmez. Ancak bunların varsa altın kısımları, hesap edilir, altınların zekatı verilir. Yani altın ve gümüş zînet eşyası da olsa, eğer nisaba ulaşırsa zekâtını vermek gerekir. Bu hükümler, Hanefî mezhebine göredir. [Bkz. el-Cevheretü'n-Neyyire; el-Aynî, Şerhu Hidâye; Kanaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi, 2, 116-142]
***
Altın ve gümüşten olan zînet eşyasının zekâtını vermek Hanefi mezhebine göre gerektiği halde cumhur, zînet eşyasına zekât düşmeyeceği kanaatindedir. Mesela Şafii, Maliki, Hanbelî mezhebine ve bazı Sahabi ve Tabiine göre zînet eşyasına zekât düşmez.
Şafii mezhebine göre, kadının sahip olduğu altın ve gümüşten olan zînet eşyasının üzerinden bir sene geçmiş olsa bile, zekâta tabi olmaz. Bu mezhebe göre, kadının zînet eşyası insanın normal olarak kullandığı elbise gibidir, şahsî ihtiyacıdır.
Malikî ve Hanbelîler, kadının kullanma hakkına sahip olduğu zînetlerin zekâta tabi olmadığı görüşündedir. Fakat Malikilere göre bir anne, kızı için veya bir erkek evlenmeden önce ileride lazım olacak düşüncesiyle aldığı zînet eşyası üzerinden bir sene geçtiği takdirde zekâtını vermesi gerekir. Yine bu mezhebe göre kullanılmayacak derecede kırılan zîneti tamir ettirme düşüncesi olmazsa, zekâtını vermek gerekir.
Erkeklerin ise altından zînet eşyası kullanmaları, malumunuz caiz değildir. Kullanılırsa, zekâta tabi mallarıyla birlikte nisaba ulaşırsa, zekâtlarının verilmesi farz olur. [Mezahibü’l-Erbaa, 2, 602; Muvatta, Zekat, 5]
Ancak “Kadının zînetine zekât düşmez” diyen âlimler, kadının zînet eşyasının örfe-âdete-geleneklere ve içtimai/sosyal mevkiine göre normal olmasını ve zekâttan servet kaçırma gibi bir niyet taşınmamasını şart koşmuşlardır. Ayrıca israfa ve gösterişe kaçan zînet eşyasının da zekâtının verileceği görüşündedirler. [Bkz. Bilmen, Ö.N., Hukuk-ı İslamiyye Kamusu, 4, 112]
Bazı müçtehidler de, “Bunların zekâtı ihtiyacı olanlara emaneten vermektir... Veya süs eşyalarına sadece bir defaya mahsus olmak üzere zekât düşer” hükmünü benimsemişlerdir.
Zînet eşyasına zekâtın verileceğine hükmeden müçtehitlerin de, verilmeyeceği görüşünde olan âlimlerin de elbette ki dayandıkları delilleri vardır. Mesela, zînet eşyasının zekâta tabi olduğunu söyleyen Hanefiler ve Mücahid, Zührî (rahımehumullah) gibi alimler, şu hadis-i şerifi görüşlerine delil olarak zikrederler:
Bir kadın ile kızı beraber Rasûlullah’a (s.a.v.) gelmişti. Kızın kolunda iki tane kalın bilezik vardı. Rasûlullah (s.a.v) kadına, “Bunun zekâtını veriyor musun?” dedi. Onun, “Hayır” cevabı üzerine de şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde Allah’ın (c.c.) onların yerine sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi?”
Bu tehdidi duyan kadın hemen onların çıkarttı ve “İkisi de aziz ve celil olan Allah’a ve Rasûlüne aittir” diyerek Rasûlullah’a (s.a.v.) uzattı. [Ebu Davud, Sünen, Zekat, 9]
Yine bu müçtehit âlimler, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Aişe’nin (r.anha) parmaklarındaki büyük yüzüklerin zekâtını vermediğini söylemesi üzerine, “Onların zekâtını vermemen ateşe girmen için sana yeter” [Ebu Davud, Sünen, Zekât, 9] tarzındaki tehdidini de delil olarak zikrederler.
Zînet eşyasına zekât düşmeyeceğini söyleyenler de, “Zînet eşyası zekâta tâbi değildir” [Darekutni, Sünen, 2, 107] hadisini ve Hz.Aişe’nin (r.anha) kardeşinin yetim kızlarına baktığını, onların zînet eşyası olduğu halde zekâtlarını vermediğini görüşlerine delil olarak zikrederler. [Muvatta, Zekât, 5] Ayrıca Hz. Cabir bin Abdullah’ın (r.a.), zînetin zekâtı hususundaki bir suali, ‘verilmeyeceği’ şeklinde cevaplandırdığını söylerler.
Bilindiği üzere müçtehitlerinin ihtilâfı ümmet için büyük bir rahmettir, kolaylık ve genişliktir.
Bununla birlikte bu hususta Hanefî mezhebinin esas alınması, fakirleri koruma açısından daha uygun gözüktüğü âcizane kanaatimdir. Zaten içtihatlarının isabet derecesi en yüksek olan mezhep de odur.
Her işte olduğu gibi mü’min, bu meselenin de vera ve takva tarafına sarılmalıdır.
***
Süs ve zînet eşyasına zekât verilmemesinin sebep ve hikmetine gelince…
Âcizane mülahazam; altın ve gümüş dışındaki süs ve zînet eşyası ticari piyasada cari olmadığından ve de sabit değer olarak kabul görmediğinden... Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi, onların bir nevi giyim eşyası gibi zaruret nev'inden düşünülmesi... sebebiyle olabilir. Ama asıl sebebin Şâri'in nassı/Rasûlullah Efendimizin hadisleri olduğunu unutmamak lazım. İlk etapta aklıma-fikrime gelen bunlar. Tabii ki daha başka sebepleri de vardır, hikmetleri de olabilir. Ancak bize düşen, sebebini-hikmetini bilsek de bilmesek de belirtilen hükümlere uymaktır. Bugün kavrayamadığımız pek çok hikmet ve maslahatı günü gelir idrak edebiliriz.
Her şeyin olduğu gibi bu meselenin de en doğrusun şüphesiz Allah Teala bilir…
yakut, akik, zümrüt, Değerli taşların zekâtı, Pırlanta, Mücevher, elmas,