Suç isnat etmek
değerli hocam,yakın akrabadan biri ile bir tartışmalar yaşadım .sonradan bu kişi gebe kalmış .fakat dört aylıkken tıbbi bi nedenle zarureten bebek suni doğumla iptal olmuş .aradan bir yı lgeçince duydumki eşi bundan beni sorumlu tutuyor ve kavga sebebiyle eşinin üzüntüsünden bebeğin yaşamadığını söylüyormuş.hocam bu insanlar iyiliklerime nankörlükle cevap verdiler. şimdi de hayır ve şerrinyaradanı Allah tan utanmadanbeni sebeb gösteriyolar.Bennde çok ağladım hemde yalnız başıma onlar gibi destekçilerim de yoktu.benden helallik istemeyi hiç düşünmüyorlar .çoğu şeye benim sayemde sahip olan bu insan lar şimdide iftira ediyorlar çok gücüme gidiyor hocam. kula teşekkür etmeyen Allaha da hakkıyla şükretmiş olmazmış.Bunlara hakkımı helal etmiyorum hocam .hem nankör hemde bi nevi iftira değil mi?
Kıymetli kardeşim;
Hukukta, bahusus İslâm hukukunda hiçbir meselede her iki tarafı da (muhasımı / hasımları / davacı ve davalıyı) dinlemeden hüküm verilmez. Hatta böyle bir hüküm/karar neticede doğru bile olsa geçerli olmaz. Şu an meseleyi ben sadece sizden dinlediğim kadarıyla biliyorum. Onların ne dediklerinden, ne düşündüklerinden haberdar değilim.
O bakımdan ihtiyaten derim ki; eğer hadise hakikaten anlattığınız gibi olmuş/oluşmuşsa, tabii ki mağdur durumdasınız; kendi ifadenizle gerçekten bir nankörlük ve iftira kaşsındasınız, demektir. Evet, "İnsanlara teşekkürde bulunmayan Allah'a da şükretmez." [Tirmizî, Sünen, Birr, 35, Hadis no: 1955; Ebu Dâvud, Sünen, Edeb 12, Hadis no: 4811]
Yalan ve iftiranın çirkinliği ve cezasıyla alakalı ayetler, hadisler hemen pek çoğumuzun malumudur.
İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri buyururlar ki: Yalan söylemek ve iftira etmek haramdır, sakınmak gerekir. Cezaları çok ağırdır. Bu iki kötü huy, bütün şeriatlerde de haramdı. [Mektubat, c. 3, m. 34] İftira büyük günahtır, çok kötüdür. Asıl itibariyle bunda yalan söylemek de vardır, mü’mini incitmek de… Ve bu da, ayrıca haramdır. Bunlardan başka iftira etmek, yeryüzünde fesat/kargaşa çıkarmaya, ortalığı karıştırmaya sebep olur ki, bu da haramdır. [Bkz. A.g.e., c. 3, m.41]
Eğer haklıysan, merak edecek, üzülecek bir şey yok. Sabret. Sabrın başı acı olsa da sonu selamettir. Bu dünyada olmazsa, nasıl olsa öbür âlemde mahkeme-i kübrada hakkını bitamamiha/eksiksiz olarak alırsın. Bunda zerre kadar kuşkun olmasın.
Meselenin bir yönü bu. Diğer cihetine gelince…
Bildiğiniz üzere yüce dînimiz İslâm, insana değer verdiği için ana rahmindeki cenine ait de hükümler koymuştur. Onun özürsüz olarak, can verildikten sonra düşürülmesini cinayet saymıştır. Bunun için bir kadının çocuğunu düşürmesine sebep olan kimse diyetle cezalandırılmıştır. Hz. Ömer (r.a.) zamanında, bir hanım ifadesi alınmak üzere hilâfet makamına çağrılıyor. Hamile olan kadın, korkusundan yolda çocuğunu düşürüyor. Hz. Ömer buna çok üzülüyor ve ne yapılması gerektiğini Şûra üyelerine soruyor. Çoğunluk, bunda bir kasıt olmadığını ve bir şey gerekmeyeceğini söylüyor. Hz. Ömer, Hz. Ali’ye (r.anhuma), “Sizin görüşünüz nedir?” diye soruyor. O da, “Bu arkadaşlarımız kendi görüşlerini söyledilerse herhalde görüşlerinde hata ettiler. Yok seni korumak için böyle söyledilerse, iyi nasihatçi olmamış sayılırlar. Ana rahminden kopup düşen ve ölen çocuğun diyeti gerekir. Çünkü onun ölümüne sen sebep oldun” diye cevap veriyor. Nitekim Hz. Ömer bu içtihadı tasvip ederek gereken diyeti ödemiştir.
“Düşük cenin, ister annesi öldükten sonra düşsün; ister o hayatta iken düşsün, ister diri düşsün, ister ölü düşsün, uzman hekimler onun işlenen fiil sebebiyle düştüğünü tespit ederlerse, o takdirde cinayet sayılır ve ceza uygulanır.”
Cenînin ana rahminden ölü olarak düşmesine sebep olan kimseye ‘beş deve’ veya ‘bu kıymette para’ diyet olarak ödettirilir. Alınan diyet cenînin vârislerine -miras hukukuna göre- taksim edilir. Ceninin düşmesine sebep olan kimse -isterse anası olsun- diyete vâris olamaz.
Kadın, çocuğunu düşürdükten sonra ölürse, çocuk için ayrı bir diyet, kadın için hata ile öldürülmüşse ayrı bir diyet gerekir. Kasden öldürülmüş ise kısas gerekir.
Cenin diri olarak düşer ve yaşarsa câniye (düşüğe sebep olana) tâzir cezası gerekir.
Bu bilgiler de gerek sizin ve gerekse diğer okuyucularımızın dağarcığında bulunsun. Günü geldiğinde, ihtiyaç olduğunda hatırlar ve gereğince âmil olmaya çalışırız. En azından yeniden sormaya gerek kalmaz.
iftira, kavga, akraba, tartışma, helallık, gebe, dört aylık, nankör,