Sakal
Erkeklerin sakallarini tamamen tras etmesinin hukmu nedir?
(1) Sakal hakkında Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), "Müşriklere muhâlefet edin (benzemeyin); sakalları bırakın, bıyıkları kırpın / kısaltın" buyurmuştur. [Buhârî, Sahih, Kitâbu’l-Libâs, 63-34]
Bu ve benzeri hadisler ile tatbikata bakan cumhûr, sakalı tıraş etmenin haram olduğu sonucuna varmışlardır.
(2) İbn Hacer’in (rh.) beyanına göre, Kadı İyâz hazretleri sakalı tıraş etmenin mekruh olduğunu söylemiştir. Aynı mahiyette olan saç boyama emrini yerine getirmenin farz, terkinin ise haram sayılmaması da bu görüşü destekler vaziyettedir.
(3) Günümüzde kimi âlimler, -mesela Süleyman Hilmi Tunahan Efendi (k.s.) hazretleri ve daha bazıları- bu sünnetin bir âdet nev’inden bulunduğunu, dolayısiyle sakalı tıraş etmenin mubah bir fiil olduğunu söylemişlerdir. Yani yapılmasında veya terkinde dinî yönden bir mahzûr bulunmayan, mükellefin yapıp yapmamakta serbest olduğu işlerdendir. Oturmak, yemek, içmek, uyumak gibi...
Mubah olan bu gibi işlerin ne yapılmasında sevap vardır, ne de terkinde günah...
Ancak bu fiilleri işlerken mü`min, sünnet-i seniyyeyi düşünür, o niyetle hareket ederse, o vakit sünnet sevabını kazanır.
Fıkıhta meşhur kaidedir: “el-Aslu fi’l-eşyâi’l-ibâheti”… Yani eşyada aslî vasıf, mubah ve helâl olmaktır. Mubahlığın ortadan kalkması için, o şey`in mubah olmadığına dair bir şer`î / dinî delil gerekir. Mubahlığı ortadan kaldırıcı bir delil olmadığı müddetçe, o şey mubahlığını korur.
Helâl ise, yapılması câiz görülen, işlenmesinde dinî yönden hiçbir mahzur bulunmayan şeydir. Helâlin her türlü şâibeden-şüpheden uzak, saf ve temiz olan kısmına "tayyib" denir. Her tayyib şey helâldir; fakat her helâl olan şey ise tayyib değildir.
Farz edelim ki bir mümin, ‘Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) şu şekilde sakalı vardı ve dişlerini misvakla temizlerdi… Bu iki davranışı da bağlayıcı ve örnek idi… Ben de bunları aynen uygulayacağım’ dese… Buna inansa ve bu meseleyi böyle değerlendirse, böyle amel etse… Elbette ki o mü’min bundan umduğu neticeyi, sünnete uyma ecrini-mükâfatını alır.
Bir başka mü'mini düşünelim; o da, ‘Sakal zâit sünnetlerden, bir beşerî âdet idi. Misvak da o gün diş temizliği için bulunan ve bilinen en uygun şey idi… Bunlar sünnet-i hüdâ sınıfına girmez; yani uyulması hidâyet, terki dalâlet olan sünnetlerden değildir. Bugün hem sakal âdeti hem de diş temizleme araçları değişti… Ben sakal meselesinde de, diş temizliği hususunda da günümüzde maksada uygun bulduğumu yapar, onu kullanırım’ dedi ve böyle de yaptı. Bu mü’min de manevî bakımdan vebâl altına girmiş olmaz, günahkâr sayılmaz. Kaldı ki İslâm fıkhı-hukuku bize, zaruretler karşısında haramların bile -ölçüsü dahilinde- mubah olacağını bildiriyor. Hakikaten İslâmi açıdan zarûri bir durum varsa, sünnetin terki niçin caiz olmasın..?
Mevzu ile ilgili detaylı bilgi için ayrıca bkz. http://www.mollacami.net/soru-ve-cevaplar-87.html
mekruh, oturmak, haram, mubah, sünnet-i hüdâ, Yemek, içmek, zaruret, helâl, uyumak, sakal, cumhur, zâit sünnet, müşrikler, muhaflefet, bıyıkları, kırpın, tayyib, misvak, İbn Hacer, Kadı İyâz, el-Aslu fi’l-eşyâi’l-ibâheti,