Sevâkıt-ı Fâtiha
Sevâkıt-ı Fâtiha nedir, hangi harflerden ibarettir, bu sure-i celilede niçin/hangi hikmet ve sebepten dolayı bulunmamışlardır?
Sevâkıt, sâkıta kelimesinin cem'isi/çoğuludur; düşükler, düşmüşler anlamınadır.
"Sevâkıt-ı Fâtiha" izafet terkibi/tamlaması ise, Fâtiha suresinde bulunmayan harfler demektir. Bu sure-i celilede 7 harf yoktur. Bunlar; sê, cîm, ze, şın, zı, fâ, hı harfleridir. Bu harflerin Fâtiha'dan sâkıt olmaları, azap ayetlerinde bulunmuş olmalarındandır. Fatiha’dan bu yedi harf çıkarılmış ki, “Benim huzurumda şu envar-i ilahiyem ile bana bağlı olarak ibadet eden, namaz kılan kullarım, cehennemin hiçbir derekesini görmeyecekler” mânâsı verilmiştir.
- Sâ harfi veyl ve sübûra (azap-sıkıntı-mahvolma), helâke delalet eder. Cenab-ı Hak, "لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا(Onlara şöyle denir:) Bugün (yalnız) bir defa sübûr'u (yok olmayı) istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!" [el-Furkan, 14] buyurur.
- Cîm harfi. Cenab-ı Hak buyurur ki: "Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir." [el-Hıcr, 43] "وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِAndolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır..."[el-A'raf, 179] buyurur.
- Hı harfi, hızy ve rüsvaylığa delalet ettiğinden sâkıt olundu. "... يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde, Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar...."[et-Tahrîm, 8] "... إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kafirleredir..." [en-Nahl: 27]
- Zâ ve - şın; 'zefîr' ve 'şehîk'ın (cehennem ehlinin, eşeğin pek çirkin anırışını hatırlatan çok kötü nefes alış verişleri)ilk harfleridir. Mevla-yi Müteâl, "...لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ
onların orada (öyle feci) nefes alıp vermeleri (zefîr ve şehîkları) vardır ki!" [Hûd, 106] buyurdu.
Ayrıca zâ 'zakkum', şın da 'şakâvet'e delalet ettiğinden dolayı bu sureden ıskat edilmiş / düşürülmüşlerdir. Şu ayetler de buna işaret etmektedir: "إِنَّ شَجَرَتَ الزَّقُّومِ
طَعَامُ الْأَثِيمِ Şüphesiz şecer-i zakkum (zakkum ağacı),Günahkârların yemeğidir." [ed-Duhan, 43-44] "فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ Şakî/bedbaht olanlar ateştedirler..."[Hûd, 106]
- Zı harfi. Cenab-ı zû'l-Kibriyâ, "انْطَلِقُوا إِلَىٰ ظِلٍّ ذِي ثَلَاثِ شُعَبٍ لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ
Üç kola ayrılmış bir zılle (gölgeye) gidin. Ki o, ne zalîl (gölgelendiren) ne de alevden koruyandır." [el-Mürselât, 30-31] buyurmuştur.
Yine zı, nâr-ı cehennem olan 'lezâ'ya da delâlet eder. Nitekim, " كَلَّا ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ
نَزَّاعَةً لِلشَّوَىٰBilinmeli ki, o (cehennem) Lezâ'dır (alevlenen bir ateştir). Derileri kavurup soyar." [el-Meâric, 15-16] buyrulmuştur.
Kıssa: Sahabe-i güzinden bir zat sar'a illetine tutulmuş... Bir kimse onun yanından geçerken haline acıyıp kulağına bir sure-i kerime okuyuverdi... Masru' (saralı kişi) derhal ifakat buldu/iyileşti.
Hadiseyi haber alan Fahr-i âlem (s.a.v.) buyurdular ki: "Hiye ümmü'l-Kur'an ve hiye şifâun min külli dâin". Yani, onun okuduğu şey (sure), Kur'an'ın anası'dır ve o her derde şifadır/devadır" buyurdular. [Eski müftülerden Mehmed Aksoy (Ahbap hocaefendi) merhumun notlarından derlenip toparlanmıştır. s. 162-163. Burada 'Fa' ile alakalı misal verilmemiş, ben de ayrıca araştırmadım. H.E.]