Sorular | Soru sor

Arz-ı Mev'ud: Vaad edilen topraklar…

Hocam halk arasında şöyle bir söz vardı, ‘yahudi milleti devlet kuramaycak’ deniliyordu.. Halen de konuşuluyor ama tabii gerçekler de ortada.. Gerek Arzı Mev’ud ve gerekse bu söz üzerinde açıklamalarda bulunabilir misiniz? Tşk ederim

Arz-ı Mev’ud, terkip olarak vaat olunan toprak/yer demektir. Arz-ı Mev’ud anlayışı, günümüzde yaşayan ilahi kaynaklı şeriatlerin en eskilerinden olmasına rağmen mensubu en az olan Yahudiliğe aittir.

Sözde, Fırat ve Nil arasındaki toprakları Hz. Allah İsrailoğulları'na vaad etmiştir ve her Siyonistin hedefi bu vaadin gerçekleşmesini sağlamaktır.

Günümüz Yahudileri ise; sadece iki nehir arasını değil, iki okyanus arasını arz-ı mevud yapmıştır âdeta... Bu da ayrı ve farklı çetrefil bir mesele.

O bakımdan Amerika’dan kalkıp da onca refahı, rahatlığı terkedip iki nehir arasına tenezzül edecek halleri pek yok gibi… İki nehir arasını da ancak kendi kapıkullarına layık görürler herhalde...

***

Yahudi ismi nereden geliyor?

Yahudi ismi onlara, Yakup aleyhisselâmın on iki erkek evladından Yahuda isimli oğluna izafeten verilmiştir. Mısır esaretinden sonra İsrailliler diye adlandırılmakla birlikte, şahıslar birbirlerini Yahudi diye isimlendirmişlerdi. Bu sebeple günümüze kadar bu isimle anıldılar. [Prof. A. Küçük, G. Tümer, Dinler Tarihi, Ocak Yayınevi, İst. 1988, s. 110]

***

Yahudi milleti devlet kuramayacak diye bir kayıt yok [İslâmî kaynaklarda]… Mutlak hezimet ve topyekûn mahvolmaları hakkında hüküm var. [Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), Ali Erol, Hatıratım, s. 46]

Dua edelim, Rabbimiz bizlere o büyük hezimet ve izmihlallerini göstersin. Ümit ediriz ki yakındır... Çünkü şımarıklıkları zirveye ulaştı. Malum; kemâlden sonrası zevâldir, yokluktur. Cenab-ı Hak şımaranları sevmez!

***

Yahudiliğin en belirgin özelliği; İsrailoğulları ile Allah arasındaki ahde, kutsal kitapları olan Tevrat’ta geniş yer ayrılmasıdır. İsrailoğullarının başına gelen felaketler de bu ahde uymamalarından kaynaklanmıştır. Bu durum, hem kendi kutsal kitaplarında, hem de Kur’an’da belirtilmektedir.

***

Tevrat’a göre Cenab-ı Hak, rüyasında İbrahim aleyhisselâma görünür, Hz. İbrahim ondan zürriyet ister. Allah Teala ona bunu vereceğini vaat eder. Karısı Sara’nın teklifi üzerine cariyesi Hacer’le evlenir. Ondan İsmail doğar. İbrahim 86 yaşındadır. [Tevkin: 15-16] 99 yaşına geldiğinde Mevla ona görünür ve zürriyetini çoğaltacağını bildirir. Onunla konuşmaya şöyle devam eder: “Ahdim seninledir. Birçok milletlerin babası olacaksın. Seni ziyadesiyle semereli kılacağım. Seni milletler yapacağım. Senden sonra zürriyetine, seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesillerince ebedi ahit olarak sabit kılacağım. Senin gurbet diyarını, bütün Kenan diyarını, sana ve senden sonra zürriyetine ebedi mülk olarak vereceğim ve onların Allah’ı olacağım” der. [Tekvin: 17, bab: 1-8]

Yahudiler, Hz. İbrahim’i Yahudi, Hıristiyanlar da Hıristiyan kabul eder. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim onların bu iddialarına cevap olarak der ki:

“Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niçin tartışıp çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç akletmez, düşünmez misiniz? “[Âl-i İmrân suresi, 65]

“İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz hususta tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız mevzuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.” [Âl-i İmrân suresi, 66]

“ İbrahim, Yahudi de Hristiyan da değildi; ama doğruya yönelen bir Müslim idi; puta tapanlardan değildi.” [Âl-i İmrân suresi, 67]

Bakara suresi’nde aynı mevzuya temas eden ayet-i kerimelerde sadece Hz. İbrahim değil İsmail, İshak ve Yakub’un (aleyhimüsselâm) da Yahudi ya da Hıristiyan olmadıkları belirtiliyor. Şöyle ki:

“Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, Siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. [Bakara suresi, 140] “Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından siz sorguya çekilmezsiniz.” [Bakara suresi, 141]

***

Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın İsrailoğulları’na şöyle dediğini biliyoruz:

“Ey Kavmim, Allah’ın size takdir ettiği Arz-ı Mukaddes’e girin arkanıza dönmeyin. Yoksa hepiniz nice zararlara uğrayanlardan olursunuz.” [Mâide suresi, 12] “Andolsun ki biz Tevrat’tan sonra Zebûr’da yazdık ki. ‘Arz’a (Arz-ı Mev’ud’a)’ benim salih kullarım varis olur.” [Enbiyâ/105]

Arz-ı Mev’ud’un değerini takdir edemeyen İsrailoğulları yeryüzünün salihleri olamamış fakat daima bunun hasretini/özlemini duymuş ve bu toprakları ele geçirmek için her türlü hileye başvurarak her şeyi mübah görmüşlerdir.

Arz-ı Mev’ud Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler tarafından kutsal kabul edildiği için her üç ümmet de buraları ele geçirme gayreti içine girmiş ve bu bölgede tarih boyunca mücadeleler sürmüştür.

***

İsrail devletinin nasıl ve ne zaman kuruldu? İsterseniz kısaca bunu bir hatırlayalım.

1896′da Theodor Herzl “Yahudi Devleti” adlı bir kitap yazdı. Viyana’da yaşayan Herzl, Yahudilerin kendi devletini kurmasını savunuyordu.

1897′de “Birinci Siyonizm Kongresi” toplandı. Kongre sonunda yayınlanan belgede Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması ve Dünya Siyonizm teşkilatının bu maksatla faaliyete geçmesi tavsiye ediliyordu.

Bu dönemden önce Filistin bölgesine Yahudi göçü başlamıştı. 1897′den sonra göç daha da arttı.

Yine bu dönemde Theodor Herzl’le Sultan Abdülhamid’in (r.aleyh) arasında geçtiği söylenen bir konuşma rivayet edilir. Şöyle ki:

Theodor Herzl, Osmanlı’nın bütün dış borcunu karşılayacak büyüklükteki bir parayı Filistin topraklarına bedel olarak ödemeyi teklif eder rivayete göre ve huzurdan kovulur.

Abdülhamid Han (r.aleyh) 27.817 kilometre karelik toprağı satıp hazinesini altınla doldurabilir, ülkenin borçlarını ödeyip saltanatını güçlendirebilir, keyfine bakabilirdi. Onun yapmadığını Filistin halkı kendi yaptı ve toprağını Yahudilere sattı; bir bakıma kendi ipini kendi eliyle çekti. Bugün ektiğini biçen Filistin, İngilizlerin desteğiyle Osmanlı’ya başkaldırıp bağımsızlığını (!) alan Arap âlemi tarafından bile yalnız bırakılırken yine biz koşuyoruz Filistin’in yardımına. Bu da bizim âlicenaplığımız.

***

Kısaca belirtmek gerekirse, Allah Teala tarafından Hz. İbrahim ve onun zürriyetine vaat edilen topraklar, onların birer salih kul olmaları sebebiyledir. Yahudiler Allah’ın Peygamberlerini öldürüp onun dinine ve emirlerine sırt çevirdiklerinden Allah onların bu kutsal yerlere mirasçı olamayacaklarını belirtmiştir.

Bu sebeple günümüz Yahudilerinin “Arz-ı Mev’ud” dayatması temelsizdir. Yahudilerin sahip çıkmaya çalıştığı yüce peygamberler bizim de inandığımız peygamberlerdir. Yukarıda ayetlerle de açıklandığı üzere, Yahudi ve Yahudilikle hiçbir alakaları yoktur. Onlar da birer Müslüman’dır ve Allah’ın ilahi vahyine mazhar olmuşlardır. (Aleyhimüsselâm)

Bu vesileyle İsrail devletinin Gazzeli Müslüman kardeşlerimize reva gördüğü zulmün yaralarını sarmak maksadıyla yola çıkmış yardımseverlere karşı yaptığı insanlık dışı saldırıyı ve halen sürdürmekte olduğu zulüm ve işkenceleri, saldırıları bütün kalbimizle tel’in ediyor, ölenlere Yüce Mevla’mızdan rahmet, geride kalanlara sabr-i cemil ile muvaffakıyet ve muzafferiyetler diliyoruz.

Velhâsıl; İslâm'dan önceki dinler ve Rasûlullah Efendimizden (s.a.v.) önceki mukaddes kitap ve şerîatler, Kur'an ile neshedildiği için, bütün insanların İslâm'a ve Kur'an'a tabi olması halinde Allah'ın (c.c.) “salih kullar”ı olmaları mümkündür.

Arz-ı Mev'ud'a da ancak Allah indindeki tek din olan İslâm’a ve onun ahkâmına iman ve itaatla/sarılmakla vâris olunabilir. Lafla değil.

Yahudi, Müslüman, Arz-ı Mev'ud, Vaad edilen topraklar, İsrailoğulları, Siyonist, Hıristiyın, Fırat, Nil, Amerika, kapıkulları, mutlak hezimet ve topyekûn mahvolmaları,

Yorumlar (0)
Yorumlarınızı asagidan yazabilirsiniz. Yeni soru sormak icin ise buraya tikla

MollaCami.Com